31 Temmuz 2009 Cuma

maydanoz 2




Ablam diyor ki; vallahi Elif sen benden de manyak çıktın,
haklı,
Rüya aldı götürdü beni bambaşka bir Elif yaptı...
Herşeyine,inciğine cinciğine bu kadar mı takılır,
Ama annelik böyleymiş meğer,
vicdan,sevgi içiçe bu kadar mı zorlarmış insan beynini,kalbini.....
Ya bi rahat bırak bedeni di mi ama..
Günlerdir o kadar hapsettim ki kendimi bu bakıcı olayına başka birşey ne görüyorum ne de duyuyorum...
Karar verdim az önce;
Zamana bırakacağım...
Ayrıca anladığım birşey daha var, bu yeni bayanı alınca-erken de olabilir tabi anlamak için ama şimdilik- ben eskisine gerçekten boşuna katlanmışım 13 ay, yazık etmişim kendime...
Konuyu bağlayacağım ki şuna,
o kadar takmışlıktan dolayı gelişmelerini bile yazamadım kızımın...
Ahanda maydanoz yiyo...
hhımm..bende çok severim Rüyacığım diyorum ısırıyorum gibi yapıyorum:)))

Yeni bakıcı - 3.gün sabahı

uyuyor minik kuşum...
Dün eşimin babaannesine gittik, kalabalıktık,
Herkese gitti, hiç gitmediği büyük amcasına bile gitti,
Ama yeni bakıcımıza gitmiyor,
Bir de farkettiğim çok büyük bir sorunumuz var;
Kadıncağız eğlendiremiyo, oynatamıyo kızımı,
O da çekindiğinden midir? yoksa böyle mi bu kadın....
Kalbim acıyo benim yaaaaa.....

30 Temmuz 2009 Perşembe

Yeni bakıcı- 2.gün

Değişen hiçbirşey yok....
Bugün öğlen uyku saatini denk getirip 3 ümüz işe gittik, 2 saat kadar uyudu işyerimde, o yüzden birazcık işlerimi de yapabildim.
Bir yandan da azı dişlerimiz oldukça kabarık,kırmızı ve uçları beyaz, sanırım alışma sürecinde bu da bir engel..
Henüz alışmak namına hiçbirşey yok,
ikisini parka gönderdim az önce..
Sinirlerim günbegün artıyo...
Uyuştursalar beni, bir açsam gözümü alışmış..............................................

29 Temmuz 2009 Çarşamba

Alışmak sevmekten daha zor geliyor...

Evdeyim bugün...
Yeni bakıcımız geldi..
Rüya, her yabancıya davrandığı gibi ona da oldukça yabani davrandı..
Yapıştı bana..
Aslında ilk gördüğünde gitti kucağına..
Sonra sürekli bir ağlama, sürekli bir mızıldama..
Ben mi??
Çok karışığım..
Böyle oluyormuş demek ki..
Boğazımda kocaman bir düğüm..
Aklımın ağzında hep sorular..
Hepsi de "ya?" ile başlayan "alışırmı ki?" yle biten...
İlk günden beklememek gerek,hemen alışsın..
Bahçede durdu onunla çok güzel,dışarısı denince akan sular duruyo tabi...
Karşılaştırmasız atlatsam şu dönemi..Atlatsak..
Derdim birden fazla..
Şu an ki...
Rüyacığım üzülmesin yeter ki...

28 Temmuz 2009 Salı

Objektif olmaya çalışıyorum...

Cuma günü Ankara'ya gideceğimiz için-gündüz iş, gece de düğün - Rüya'yı sabahtan bakıcısına bıraktım,
- Eğer mızmızlık yapmaz durursa gece uykusunu bölmeyelim, sabah gelir alırım, ama eğer durmazsa saat kaç olursa olsun ara beni, gelir alırım kızımı dedim tamam dedi.
Uyuyana kadar belki 20 defa aramışımdır "nasıl" diye,
Oynuyor, keyfi yerinde dedi her seferinde,
Gece 12 de de uyumuş Rüyacık.
Bizde gece 12 de kalktık düğünden, arabayı ben kullandım Eskişehire kadar, eve geldiğimizde saat 3' tü, makyaj temizleme, şu bu derken yatmam saat 4'ü buldu.
İlk defa Rüyasız uyudum evimde,
2 saat sonra uyandım saat:6:00
Biraz daha uyuyayım dedim,
Saat: 09:00
Hala uyanmadımı diye mesaj attım,çaldırdı beni aradım,
Şimdi uyandı dedi,
Geliyorum dedim,
Sarıldı boynuma kocaman..
Biraz oturdum bende,
hadi hazırlanda gidelim dedim,
- Ben bugün gelmeyeyim,
- Neden????!!!
- E Rüyayla birlikte yattım, saat başı kalktım uyuyomu diye baktım,
- Türkan Abla, Rüya uyanmaz ki gece zırt pırt,
- yok uyanmadı hiç, ama ben yine de saat başı kalktım, kafam kazan gibi oldu,
Benim şalterler bir attı, evde kızıyla oğlu vardı gözüm görmedi tabi,
kaptım Rüyayı, çantalarını hızla çıktım evinden,arabaya koydum, peşimden geldi,
bana görgü dersi falan vermeye bile yeltendi, sesimi yükselttim,kızdım...
Geldi benimle, 1 saat durup döndü evine...O kadar lafa rağmen...
..Sen önceden bana söyleseydin bakarım ama cumartesi gelmem diye ben başka bir hal çaresine bakardım,
.. senin 13 ay boyunca hiç gece uykusuz geldiğin olmadı mı kaldı ki mütemadiyen ayy bu gece hiç uyuyamadım diyen birisi...
Muhtaç mıyım, gebe miyim sana değilim...
o öyle sandığı için 13 ay boyunca oynattı beni parmağında, piyasanın çok çok üzerinde aldığı paraya rağmen...
Kızıma bakıyor diye yuttum yuttum...Ama taştım...Bugün gönderiyorum seni...
Şükürler olsun.....

27 Temmuz 2009 Pazartesi

Nerden başlasam ki...

Beril' in parmağının ucunda görünen ufacık pembe şey var ya; Rüyanın tokası, artık o rogarın içinde:)
Yerleri bi güzel sildiler popolarıyla....
Beril'in elindeki emzik var ya, rogarda değil allahtan:)) rüya' nın ağzında...

Çok güzel anlaştılar, adeta birlikte oyun oynadılar, tadını çıkardılar,sayelerinde tadını çıkardık...
Buraya kadar Perşembe günü....
Cuma günü Ankara' da Işın Karacalı ,şampanya kavun sorbeli, gelinle damatın dans göstesi yaptığı, Nikahın bahçede, düğünün havuz başında olduğu, şaşalı,yabancı gelinle Türk damatın düğünündeydik...
Buraya kadar Cuma günü...
Eşimin babaannesinin balkonunda...
Elinde çay tabakları, kaşıkla karıştırdı karıştırdı bana yedirdi, resmen evcilik oynuyoruz artık...
Cumartesi günü...
Ve nihayetinde Pazar günü...
Karabayır bağlarındaki evimizde...
Kanepelerinden indi, bi süre asılı kalıyo ama sonra yavaş yavaş iniyor artık...
Bütün gün bir elinde organik salatalık, bir elinde cherry domatesle gezdi hemde bir ara atletsiz...
o kadar sıcaktı ki....
Bağlara gitmeden önce eltimin sitesinin havuzuna girdiler; Rüya girmeyi bırakın, girenleri gördükçe gülmekle ağlamak arası bi sesle izledi onları; kah ağladı kah güldü, havuzdan çok Rüya seyredilmeye değerdi...
Domatesler kızarmak üzere haftaya bekleriz efendim....
Haaa bu arada Rüyacığımın azıları kabarmışta kabarmış, ucu bembeyaz olmuş, mızmızlanırsa anlayışla karşılamak dönemindeyiz:)))

23 Temmuz 2009 Perşembe

Mutluyum ben...

Nedir bu mutluluğun sebebi durup duruken; eskiden olsa saçmalığa bak neye mutlu oluyo insanlar deyip geçeceğim, başıma gelince mutlulukmuş meğer diyebileceğim bir şey;
Ama gülmek yok,söz mü??
Rüya dün biber dolmasının içini yedi, hemde 5-6 çatal:)))))
Ne kadar mutluluk verici bir şeymiş hıııı,diyenleri duyuyorum şimdiden!!!!
Ama gerçekten ben mutlu oldum;
Çünkü Rüya pütürlü yemek yemez,azıcık tadına bakıp çıkarırdı hep,Prenses hazretlerinin herşeyi hazır olacak...Ben alıştırmadım ama olmadı işte,yemedi pütürlüleri, bende yemesi için verdim rondonun gözüne ne yapayım....Sanırım yavaş yavaş yiyecek herşeyden.... Akşamları hava estiğinden çok uzun süreli çıkaramıyorum dışarı, o ise mütemadiyen verandanın kapısında oturuyor, halbuki yeni girmiştik içeri; ispatı henüz çıkarılmamış ayakkabılar ve yaprakları gövdesinden ayrılmamış güller....
8 aylık ayak...Fotodan seçilmesede...

En büyük zevklerinden biri terliklerimi çıkarıp,ayaklarımı gıdıklamak..Surattaki ifadeye bakar mısınız...

Ama çok cilveli çok...

Her uzvunun yerini biliyor ama direkt göster deyince mümkün değil göstermiyor, fotoğrafını çekerken yüzünü hep çeviriyor ve bunu çok bilinçli yapıyor, müzikli kitaplarının tuşlarına,oyuncaklarının tuşlarına çok güzel basıyor, yürüme konusunda zaten tam uzman, asla yerine koy dediğim bir şeyi yerine koymuyor sanırım biraz dağınık olacak, uzun zamandan beri elini uzatıp merhaba yapıyor..
Aba : Anne,bakıcı teyzesi ve bilimum ablalara seslenmek için kullanılıyor,
Baba : baba, arada bana seslenirken,
Ihh : Su,
Ve işaret parmağı herşeyi çok güzel anlatıyor....
Dede, meme...
bazen söylediğim kelimenin aynısını birebir söylüyor,bir daha denediğimde asla söylemiyor,inatçılık mekanizması aynen devrede o an.
Uykusu son bir haftadır acayip düzenli,dilimi ısırayım, akşam 9:30 hoop uykuya, sabahları şaşmaz 06:00 da ayakta...İyi mi kötü mü bilmem çünkü sabahın 6 sında kalkmak, işe gitmek için önümde daha 2,5 saatin olduğunu ve benim gözlerimden uykuların aktığını gösterir...

Kule yapılan oyuncağının kapaklarını açıyor ve kapatıyor sadece,bırak kule yapmayı olanı bozmaya pek meraklı....
İçine şekiller atılan oyuncağına bir tane bile atsa hemen kapağını açıp içindekini alıyor.
Tüm sesli oyuncaklarının nasıl açılacağını biliyor.
Aslında günlük o kadar çok şey yapıyor ki gözümüz alıştığı için normalmiş gibi geliyor veya yiyip yiyip bırakıyorum ortaya cimcimeyi, doymasamda......

22 Temmuz 2009 Çarşamba

13.Ay


Bu ayla beraber yeni : İlk önce Ben!
Halen bütün hayatınızın bebeğiniz etrafında döndüğüne mi inanıyorsunuz? Gerçekten de öyle ! Ancak bu ikinci yılla beraber yeni yürümekte olan bebeğiniz giderek ben merkezli olacak. Oyuncakları, yiyecekleri ve özellikle sizin ilginizi paylaşmak onun için çok zorlaşacak. Onu diğer bir çocukla oynarken izleyin, büyük bir ihtimalle oynadığı çocukla çok da fazla iletişim haline geçmek çabasında olmadığını farkedeceksiniz.
Siz halen 13 aylık bebeğinizin hayatındaki en önemli insansınız ve sizden çok fazla ilgi bekliyor. Ama bu arada bebeğinizin giderek bağımsızlaştığına ve özgüvenini kazandığına dair işaretleri de alacaksınız. Siz yemek hazırlarken, evi toplarken sizi göz mesafesinde tutabildiği sürece odada kendi kendini dakikalarca meşgul edecek, eğlendirecek. Belki sadece arada bir sizden sarılmanızı isteyecek.
Bebekler 13 aylık olduklarında güçlerinin farkına varır ve bunu kullanmayı öğrenirler. Sizden ona kitap okumanızı, salıncağı sallamanızı veya elini tutup çekiştirerek onunla yürüyüşe çıkmanızı isteyebilirler. Kelimeleri kullanamasa bile taleplerini parmağı ile gösterek, iterek açıkta belli edebilirler.
Siz ne yapabilirsiniz ?
Şu anda bebeğiniz tam bir sosyal kelebeğe dönüşmüş veya biraz utangaç olabilir . Bebeğinize sosyal yeteneklerini geliştirmesine eğlenceli oyunlarla yardımcı olabilirsiniz :
Saklambaç : Sizi takip etmek veya sizden saklanmak herhalde bütün 13 aylık bebeklerin en sevdiği oyundur. Bir sandalyenin, bir kitabın hatta bir havlunun arkasına saklandığında onu bulamıyormuş gibi yapmanıza bayılacaktır.
Al-Ver : Siz az eğlenceli bulsanız da 13 aylık bebeğiniz bu oyuna bayılacaktır. Onun fırlattığı oyuncakları, hatta yemek sandalyesinden aşağı attığı katı yiyecek parçalarını yerden alıp vermeniz ona çok eğlenceli gelecektir. Ayrıca size bir oyuncağını, kitabını veya herhangi bir başka objeyi verip ardından geri almak isteyecektir. Bu şekildeki “al-ver” aslında bebeğinizin dikkatini çekmeyi sağlayan sosyal içerikli bir oyundur. Bu arada bebeğinizin etrafta izleyiciler varken performansını tekrarlayarak olumlu tepki almak hatta alkışlanmayı sevdiğini farkedebilisiniz.
Yüzümüzü Tanıyalım Oyunu : Gözlerini, burnunuzu, ağzınızı parmağınızla gösterek onları isimlerini söyleyin. Kısa sürede kelimeleri kapacaktır. Ardından ondan size örneğin ağzının nerede olduğunu göstermesini isteyin. Kısa süre sonra size ağzını parmağı ile gösterektir. Fizyologlar bunun ikinci yıl ile başlayan ayrılık sürecinin bir göstergesi olduğunu düşünmektedirler. ( bebeğiniz bu hareketi ile onun ve sizin iki ayrı insan olduğunun farkına varmaktadır)
Diğer Gelişmeler : Yabancı insan ve diğer korkular
13 ay civarı bebekler yabancı insanlara karşı hassaslaşırlar. Bebeğiniz onu bir yabancı, hatta yakın aile fertleri veya arkadaşlarınız yanında bıraktığınızda üzülebilir. Böyle durumlarda bebeğinizin ağlaması, saklanması, bağırması onun aile fertleri ile yabancılar arasındaki farkı bildiği için ayrılığı sizi protesto etmekte olduğu anlamına gelir.
13 aylık olmuş bebeklerde eskiden tepki vermediği yerlere, durumlara, objelere, seslere karşı da bir rahatsızlık, korku başlayabilir. Örneğin elektrikli süpürge, banyo zamanı, araç sirenleri, komşunun evcil hayvanı, vs.
Ne Yapmalısınız ?
Unutmayın ki, güven zorla olmaz. eğer bebeğiniz yeni yüzlere karşı tepkiliyse sabırlı olun ve kendi yakınlaşmaya karar verinceye kadar kendisini uzak tutmasına izin verin. Bebeğiniz sizin kılavuzluğunuza bakacaktır, yeni bir bebek bakıcısına karşı siz rahat olursanız bebeğinizde sizi takip edecektir. Eğer onu market alışverişi gibi birçok yabancı insanla karşılaşabileceği süreçlere dahil ederseniz sizin nasıl davrandığınızı izler ve yeni insanlar yanında rahatlamayı daha çabuk öğrenebilir.
Korkmuş bebeğinizi sakinleştimenin birkaç yolu :
Yüksek sesler : Eğer elektrikli süpürgenin veys başka gürültü ile çalışan makinaya bebeğiniz tepki veriyorsa bırakın makina kapalı iken ona dokunsun. Örneğin araçlardan gelen sirenlere tepki veriyorsa onu yakınlardaki bir itfaiye istasyonuna ve ambulans yanına götürün. Eğer biraz meraklı ise bu tip araçlara onları inceleyecektir. Bu da onun korkularını hafifletebilir. Onu hiçbirşey için zorlamayın. Böyle bir zorlama tam tersi sonuçlar doğurabilir.
Küvet - Banyo zamanı : Küvete girmek, sabunlanmak, kaymak … bir bebeğin banyo zamanından korkması için bir sürü neden var. Eskiden bu rituelden büyük keyif almasına rağmen eğer bebeğiniz banyo küvetine girmeyi reddetmeye başlarsa, ona banyo süngerini verin. Onun boş küvetin içine oturmasına izin verin. Duşu kullanmaktan bir kap ile su saçlarına su dökün. Hatta korkusu geçene kadar birkaç gün şampuan kullanmayın. Birkaç gün sonra suyu akıtmaya başlayın, küvetin tıpası suların gitmesi için açık olsun. Bir süre sonra da tekrar tehlikeli olmayacak seviyede suyu küvette biriktirerek bebeğiniz yıkayabilirsiniz. Eğer küvet giderinden korkarsa ona banyo oyuncaklarının nasıl gidere sığmadığını gösterin.
Hayvanlar : Evlerinde evcil hayvan beslenen bebekler bile bazen diğer hayvanlardan korkabilir. Kendinizi düşünün, birgün dev gibi tüylü bir ayı ile burun buruna gelseniz … işte bu hayvan bebeğiniz için sizin komşunuzun biraz irice köpeği olabilir. Hiçbir zaman bir bebeği hayvan sevmesi için zorlamayın. Bunun yerine oyuncak hayvenlarla model oluşturabilecek oyunlar oynayın. Ona korktuğu hayvanlara ait kitaplar okuyun. En önemlisi sahibinden izin almadan kesinlikle bir evcil hayvanı sevmemeyi bebeğinize öğretin. En dost görünen kedi, köpekler bile bebeklere zarar verebilir.
Kaynak : Babycenter.com

Eşyayı Dövmek...

Sabahtan beri internette arıyorum ve bir türlü bulamadım;
Çocuklar Kafalarını kolarını bir yerlere çarparda, ebeveynlerde o eşyaya kızarlar ya, işte ben bu duruma aşırı uyuz oluyorum, öyle bir durumda ben kızımın vurduğu yerini öpüyorum ama hiç eşyaya vurmak kızmak gibi bir davranışta bulunmuyorum ve bunun doğrusu ne diye de merak ediyorum...Bu konuyla ilgili bir yazı arıyorum ama Google bu konuda çuvallamış bence...

20 Temmuz 2009 Pazartesi

Bi kere başladımı bitmiyomuş...

Cuma akşamın başladı küçük burnu akmaya Rüyanın,gece boyu tıkalıydı allah şu aspiratörleri icat edenden razı olsun ama o bile yetmedi açmaya, başladım nezle ilacına,buhar makinasına,deniz sularına vs.Cumartesi gününü evde geçirmek zorunda kaldık dolayısıyla, birazcık akşam çıktık eşim gelince.
Aslında Beril ve Nilsu ile buluşacaktık ama diğer çocuklara da hastalık bulaşır korkusuyla yarım saatliğine ben gittim görüşmeye,bir daha ki sefere Rüyacığımda olur umarım...

Pazar günü havanında güzel olmasıyla cesaretimiz daha çoktu, biraz alışveriş biraz Bağlar derken geçti işte.

Bu sabah daha iyiydi, ateşlenmeden yırttık ya ona seviniyorum....

17 Temmuz 2009 Cuma

Diş..

Dün, kendinden 4-5 yaş büyük arkadaşıyla beni hiç bunaltmadan oynadı,
bende arkadaşımla rahat rahat oturdum ve sohbet edebildim, ne mutlu bana:))
Benim dünden beri asıl sorunum rüyacığımın dişleri; rengi koyu bir renge büründü, hiç baktırmaz ki dişlerine, şımarırken arkaya yatar,bende o bahaneyle inceledim; dişlerinin arkaları kararmış, çürük müdür nedir?? ne zaman başlar çocuklarda diş bakımı,bildiğim kadarıyla 2 yaşında başlanıyo.Evet doktorumuzu arasak iyi olacak sanırım.....


16 Temmuz 2009 Perşembe

Gül kızım benim...

Geçen sene çok güzel kokardı güller bahçemizde,
Kokmadılar bu sene,
Dün havanın tüm azizliğine rağmen,elimi tutup ,beni kapıya götüren kızımı kıramadım,giydi kışlık hırkasını,çıktık.
Bahçede kopara kopara gül bırakmadı bu sene bıcırık,
Tekrar kopardı bekçi dedesi güllerden,
Ama nasıl şaşırdım, nasıl güzel kokuyorlar,mis...
Ya yağmurdan ya da bu Temmuz ortasında böyle kokuyor bunlar,
Koklamayı öğrendi bıcırığım,
bir de bana koklatıyor...
Ama farkettim ki; dünyanın en güzel kokan gülüde gelse, kızımın gıdığından daha güzel kokamaz hiçbiri....



Bu arada bizim evin içi mütemadiyen gül yapraklarıyla dolu, hepsi mıncıklanmaktan çizgi çizgi olmuş. 1 gün öncekiler hergün çöpe gidiyor, hergün yenisiyle doluyor...



15 Temmuz 2009 Çarşamba

Küçük yaramaz...

30 sene önce ben, 6 ay önce Rüya...
Hiç durmadan yürüyen,orayı burayı karıştıran,dolapların içine giren,kıyafetlerini,çoraplarını hepsini döken şirin ama yaramaz kedicik.



Merdiven kapılarını açık bulduğu an tırmanmaya geçen,cesaret küpü minik papatyam,
Son günlerde daha bir alışır oldu insanlara,
artık sabahları arkamdan ağlamıyor,bay bay yapıyor bana,
insanoğlu nasıl bi varlıktır bilmem; ağlamasın isterdim hep, ağlamayınca da içim buruluyor açıkçası ; sevmiyor eskisi kadar beni.....insanoğlu işte...mutlu olmamak için sebep arar durur....

14 Temmuz 2009 Salı

eskiyesi şehir...

13 olmuş geleli,
Yabancısıyım ama,
Eskiden tanıdığım bir tek yok,
Yabancısıyım sanırım,
Alıştım derken sözümü geri alıyorum,
Kabalıklardan sanırım alışamamam,
başımı omzuna koyacaklarım uzaklarda,
bir telefon yakınlığı yetmiyorsa da kanaat ediyoruz işte.
Kalabalık içinde,
Yalnız bir başıma....

13 Temmuz 2009 Pazartesi

Haftasonu, haftabaşı.

Sanırım onun iyi olması benimde iyi olmam demek,
seviyorum haftasonlarını özellikle de pazar gününü çünkü babamızda bizimle birlikte oluyor..
Hele de hava güzelse; hafif rüzgarda dolaşmak domates tarlasında, değmeyin keyfime...
Cumartesi günü biraz park, birazda evimizin bahçesinde serinlemeyle geçti,
Benim büyük sandığım ama kutusundan küçücük çıkan hediye gelen havuzun içine sokamadım, sadece oyuncak ördek ve balıklarını atmakla yetindi,sıçrayan sular da onu da beni de serinletti sayılır.
Dut yemiş bülbül; çiğneyipte yuttuğu tek meyve dut, diğerlerini koparıp koparıp dışarı çıkarır,sanırım dutu çok sevdi.

Çirkin ol Rüya:))


Biz vişne toplarken, 5 dk.lığına teslim etmiştim babasına ve ben arkamı döneli sadece 5 dk.falan olmasına rağmen çamurla karışık vişne yerken yakaladığım muzurum hayatından epey memnundu,ben hariç:))




Antibiyotikler biteli 3 gün olmasına rağmen kaka yapma rekoru devam ediyor rüyacığımın, ee nasıl kilo alsın bu kız??

11 Temmuz 2009 Cumartesi

Başladık mimlere bakalım..

Aslında daha önce sevgili Sinemde mimlemişti beni ama ben bir türlü fırsat bulup cevaplandıramadım, aslında kısa ve öz hemen cevaplandırayım; ben Rüyaya doğdu doğalı çok beğendiğim şeyler ve ihtiyacımız dışında pek birşey almıyorum çünkü gerek kalmadı, o kadar çok hediye geliyor ki, hatta çoğunu giydiremeden bile küçülenler bir sürü. Doğumgününde gelen hediyelerin % 99 u da kıyafet olunca artık hiç birşey almıyorum; ama itiraf edeyim geçen gün Zarada bir elbiseye yine dayanamadım hemde %50 ucuzluk vardı ama ben ne yaptım 2 yaş aldım fırsat bu fırsat deyip. Ayrıca fotoğraflarını çekmek istemiyorum elbiselerin, neden mi; blogumu takip edin diye:))) Şaka şaka, vallahi zor geliyor.
2.mimde günler önce geldi sevgili Sibelden ,hadi bakalım;
  1. kullandığım parfüm; benim öyle sabit bir parfümüm yok ama vazgeçilmezlerim var tabi,örn;lancomun tresorü,çok severim.Ama çeşit çeşit sürünürüm ben.
  2. Krem mi; sadece güneş koruyuculu kremleri kullanırım.
  3. En son okuduğum 3 kitap; aylardan beri Orhan pamuk masumiyet müzesini bitirmeye çalışıyorum hala bitmedi, arada sırada da Rüya hanımdan fırsat bulursam eğer, doğumdan sonra aldığım çocuk gelişimi kitapları.Ama ne yazık ki bitmediler.
  4. Son aldığım 3 ürün; kendime journeyden 2 elbise aldım, Rüyayada zaradan atlet.
  5. seyrettiğim üç dizi; aslında ben aylardır Tv seyretmiyorum ama sevdiklerim; -Lost( doğumdan önce sabahlara kadar seyrettim cd leri,şimdide cd lerden takip ediyorum. -Desperate housewives, tabi denk gelirsem, - Ve eşimden fırsat bulduğum zamanlarda yayında ne varsa o dizi:)) 5 dk.kadar o da, ama hepsinin konusunu da az çok bilirim yani, nasıl oluyo bende anlamıyorum. Tamam benden bu kadar......

10 Temmuz 2009 Cuma

kaşındım..

Sevmem ben şu mim olaylarını falan ama Özlemin bu yazısını okuyunca aa bende yazayım istedim.
Benim hiç alakam bile yoktu blogla falan,bilmezdim bile; benim internet anlayışım çok kısıtlıdır; işimden dolayı bankalara, tüpraşın birim fiyatlarına, mazotun Eskişehir merkez fiyatlarına falan bakıp:) onun haricinde bikaç müzik sitesi, vazgeçilmezimiz facebook ve illaki bebek siteleri ve birkaç tane de meraklandığım konular hakkında baktığım siteler. Hiç oturamam saatlerce internetin başında ben öyle taa ki bu blog denen bulaşıcı illete kadar.
Bu blog işini bana ilk defa çocukluğumdan beri tanıdığım sevgili Tuğbacık gösterdi, kendi blogunu msn den gönderdi bana, bayıldım,harikadır zaten blogu.Benim hamile olduğumu duyunca yazmalısın dedi, yazdım ama ne yazma; ilk başlarda başka bir blogtaydım ama ne foto koyabiliyordum ne doğru dürüst yazı yazabiliyordum, bloggera geçince de bu yazı uyuşukluğum devam etti bir süre.
Ta ki Beni kendime getiren ve artık sürekli yazmalıyım dedirten hatta bağışıklık kazanmamı sağlayan kişi sevgili Güneş. İlk yorumu ondan aldığımda mutluluktan uçmuştum.
Hazır fırsat bu fırsat özlemin(onunda katkısı yadsınamaz,2.yorumumuda ondan almıştım ne de olsa:)) sayesinde bende tuğba ve güneşe çok teşekkür etmek istiyorum.
Tabi ki çocuklarımızın yaşlarının çok yakın olması sebebiyle tanıştığım ve çok sevdiğim birsürü blogger var.hepinize sonsuz teşekkürler....

nihayetlerim...

2 Adet nihayetim var;
1.si: Nihayet Rüyacığım iyileşmiş, dün öğlen son antibiyotik iğnesinide yaptırdım, gün atlamamak için, devam edelim derse diye hemen akşam doktora götürdüm; ne boğazlarında ne kulaklarında kızarıklık kalmamış,ciğerlerde iyileşmiş, kocaman bir ohhh çektim. Sesi kısık rüyanın sanırım poposunun pişiğine ağlamaktan kısıldı ama ses kısıklığı bir hastalık göstergesi değilmiş,sevindim.
"Elif hn.Rüyayı hasta,grip olan kişilere yaklaştırmayın şu an vücudu güçsüz" dedi doktorumuz, ve ben sabah kalktığımda kör kütük grip olmuştum, ee bu kadar uykusuzluğa,strese vücudum anca dayanabildi demekki.
2.si: Nihayet Beril ve Zeynep ile buluşabildik, Benim minik kuzumun tek başına hergün defalarca dolaştığı bahçesine arkadaşıda eşlik etti. Aramızdaki mesafe yaklaşık 15 dk.falan olmasına rağmen biz aylardır buluşamamıştık, kısmet bu çarşamba günüymüş. Geç oldu ama güç olmadı. Güzel dudaklı Beril ve annesi Zeynep çok tatlılar ve kaynaştık hemen.
Beril, benim hastalığından dolayı son derece mızmız olan kızımı her fırsatta öpmek ve tokasını almak istedi ama benim küçük cadı her müdahaleye ağlayarak yanıt verdi. Aslında ben niye anlatıyorum ki, Zeynep o kadar güzel anlatmış ki günümüzü benim anlatmama gerek bile kalmamış bence.

Aralarında sadece birkaç gün olmasına rağmen, her çocuk kendine özgü bir karakter; Beril çok güzel konuşuyor mesela...Annesi inan(a)masada çok güzel ve apaçık Anne diyor..Benimki bana Aba diyor:)) arkadaşız ya biz:))
Hergün blogtan takip etsekte karşılaşınca insan yepyeni biriyle tanıştığını anlıyor ,yeni ama güzel insanlarla tanışmak.Ben çok mutlu oldum ve devamının gelmesini çok arzu ediyorum.Birde 4 gözle Özleminde Eskişehire gelmesini bekliyorum.



Rüyanın herdaim kendinden önce giden göbeğine aldanmayın sakın, Beril onun ablası gibi duruyor yanında.



Bence birbirlerini tanıdıkça daha güzel kaynaşacaklar; İzlemek güzel onları, hayret ediyor insan nasılda büyüdüklerine......