26 Ağustos 2010 Perşembe

Yeniden...

İlk defa bu kadar uzun bir ara verdim sanırım...
Tamam zamansızlık etken ama moral daha bir etken galiba...
Yaşına göre köklü değişiklikleri oldu miniciğimin, sarsıldı(k)...
Ben de sarsıldım, insanların nasıl bu kadar şerefsiz olabilecekleri karşısında en çokta...
Ben verdikçe almaya doyamayanların doyumsuzluğu beni tamamen ortada bıraktı, bir tabir var ama kullanmayayım burda...
Sil baştan başlamak gerek bazen, hayatı sıfırlamak demiş ya şarkıcı :)) Sil baştan başladık küçük kızımla hayatımıza...
Sonsuza dek kapattım bakıcı sendromumuzu, evet sancılı oldu alışma dönemimiz, ama ilk defa bugün alıştı diyerek ayrıldım onu bıraktığım kreşin kapısından, az önce öğretmenini aradım "müthiş" bugün dedi...
İlk 2 gün oyun oynamak için gittiğini sandığı okuldan beni öperek göndermişti, o günden bugüne her sabah ağlayarak girdi o kapıdan...Her sabah "okula ditmim anne" diyerek...
Bu sabah, "okulda pembe hamur oynicam anne" dedi...Öğretmeni pembe hamurla oynatmış onu bugün...
Kısa zamanlarda çok gezmeler yaptık kızımla, bu boğucu dönemlerde kaçış oldu bize bir nevi, çok iyi geldi...
İş yerinde işler o kadar yoğun ki, çoğu zaman hangisinden başlayacağımı bilemediğimden, hiç birine başlamadığım bile oldu, sanırım aynı döneme rastlayan geçici depresyonumun da etkisi oldu...
Güzel bir planımız var bayram tatili için, eğer gerekli evrakları yetiştirebilirsek...Kuzucuğum vesikalık fotoğraf bile çektirdi, dünyanın en önemli işini yapıyormuşçasına takındığı ciddi tavır karşısında kahkahalarımı tutamadım, ben kahkaha atarken o objektif karşısında gülmemek için nasıl kendini tuttu, o hali çok daha komikti...O fotoları da paylaşmak isterim sizinle...

Sandalyeden yere kafa üstü gözümün önünde, dibimde çakıldı, tutamadım...Elimdeki yemek dolu tabağı fırlattım mutfağın ortasına onu tutabilmek için, yine de tutamadım...Buz ve Lasonil durumu epeyce çözdü...

Kıvırmadan yürü kızım diyorum bazen ona:) O bel ve popo nasıl birbirinden ayrılıyo, çok gülüyorum...

Okulda öğretmeni parmak boyası yaptırmış bir gün...Öğretmeni, Yahu bu kıza hiç mi yaptırmadınız siz bu boyadan diye sordu?:)) Çok istedim ama cesaret edemedim, size sakladım dedim:))
Videoya çekmişler, dirseklerine kadar iki elini birden boyaya sokup, kağıda sürüyor, kağıt boyadan olmuş adeta bir tahta, başka kağıtta istememiş:))resmen seyrederken altıma kaçırmak üzereydim:))) Buzdolabımızda asılı şahaseri, postmodern bir çalışma:)))

Ben....
Çok küstüm insanlara, şaşırdım, inanamadım....
Bu bana yapılır mı? dedim...Bir daha dememek için kendime söz verdim....


***Sibelim fotolar senin için, çok yakışıyor kızıma bu kıyafet:)))

11 Ağustos 2010 Çarşamba

Fotoğraf çekmiyorum, perişanlıktan galiba:))

Sanırım 1 haftadır, bugün iyiyim artık...
Kreşe 2 gündür gidiyor, sabah bırakıyorum, ben gidiyorum anneciğim, akşam gelicem diyorum, öpüyor yanağımdan çıkıyorum...
Özlem öğretmeni:)) Maşallah maşallah, ne kadar sıcakkanlı bir çocuk bu diyip duruyor, tahtalara vuruyoruz tabi ikimiz de:)

Evde bırakıp çıkmaktan daha rahatım nedense, orda çok insan olduğundan mı acaba? Bilmiyorum...

Her işte bir hayır vardır, diyorum, içimdense böylesi daha iyiymiş galiba demekten kendimi alamıyorum...
*
Babasının işe gitmesini değil, yanında olmasını istiyor...Kim istemez ki?
Babası ise, onun aşkından ölüyor....
Babalar nasıl olmalı? Bu hafta bu konuyu yazıyoruz....
Annelerin Dünyası' nda...TIK.

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Zor...

Belki değil, belki de sayısını unuttum, bilmem ki...
Sanırım hayatımın en zor haftalarından birini geçiriyorum..
Yok ya daha kötüleri olmuştu, ne bileyim, şu an bu zor işte, zor....
Dımdızlak kalmak buna mı denir ki...
Yoksa perişanlık mı bu halim...
Yok yahu abartma, bak yoluna koymaya başladın bile...
Ya da yarın belli olur...

Bir anda bakıcımız yarın gelmeyeceğini söyledi,
İşe gitmem gerektiği için Rüyayla hergün işe taşınıyoruz,
Herkes yazlıkta, kimse yok,
Ütü bir dağ şeklinde,
Bir de üstüne körkütük grip oldum, kolumu kaldıramadım tüm haftasonu,
Yarın kreşe vericem, araştırması bile kısacık oldu.
Anne okula sen de gel dedi,
Kalbimin ortasında bir taş oturuyor, yuvarlakta değil ki, yuvarlasam da gitse,
Bildiğin dikdörtgen...Pek beğendi yerini....

4 Ağustos 2010 Çarşamba

5 dakkada...

Bir maç özeti...
90 dakikadan çok kısa, 1,5 saatten çok uzun...
Haydi tribünlere....

3 Ağustos 2010 Salı

Kara kız oldu(k).

Çok iyi...
Aniden gelen bir teklifi aynı hızla kabul edip, koşa koşa eve gidip valiz hazırlamak çok iyi gerçekten...
Perşembe akşam kızımın babaannesi aradı; yarın yazlığa(Altınoluk) gidelim mi, dedi, halbuki haftasonu planını yapmıştım bile ben, söz verdiğim 2 tane düğün vardı...
Hadi gidelim, dedim:))
Dönüşte kızımla otobüsle döneceğim için, ufak bir valizi ikimiz paylaştık, yarı yarıya, az şey aldım, ben bile az şey almayı öğrendim...
Tam bir su kuşu olduğunu söylemiştim daha önce değil mi?
Şimdi kara bir su kuşu oldu, ikimizde...

(Ben hep işaret parmağından tutardım dedemin, arkalarından yürürken bir anda ben o oluverdim sanki, sanki çok sevdiğim dedemin işaret parmağından tutan o küçük kız çocuğu)


Dönüşte gündüz yolculuğu yaptık, sadece 1 saat uyudu, geri kalan 6,5 saat boyunca bağıra bağıra şarkı söyledi, 505 kere anne neyeye didiyoş diye sordu, muavinden sürekli şeker ve su istedi, kaka yaptı, hayatımın en hızlı bez değiştirme operasyonunu gerçekleştirdim, hiç ama hiç üzmedi, sanırım yine gideceğim:)))