31 Mayıs 2010 Pazartesi

Ev ayakkabısıyla tüm gün:))

Çok eğlendim, çok güldüm, hiç uyumadım....
Gölün kenarında, butik otelde....Sabahın köründe sincapların kabuklu yemişlerimizi nasıl yediklerini seyrettim, herkes uyurken göl kenarında dolaştım...Tüm bunları yaparken saatin 09:00 olup, kızımı almaya gitme vaktini bekledim...
Tipik haftasonu yapışıklığımız bir geceliğine sekteye uğradı.Cumartesi tüm gün, cumartesi gecesi onsuz, pazar tüm gün onunla geçirdim...
Cumartesi gündüz uyumadığından, erken uyuyacağını bildiğimden rahattım daha çok, o da çok eğlenmiş Emine teyzesinde...Pazar sabahı almaya gittiğimde öyle bir kaptırmışım ki,ayakkabılarını almamışız, ev ayakkabılarıyla gezdi, iyi ki kalın tabanlı almışım:)))

Pazar günü bu zavallı keçicik ve yaklaşık 20 tane ufacık tavuk Rüyanın gazabından nasıl kaçacaklarını bilemediler, keçiye verdiği yaprağı keçinin görmesi için kulağından çekti,zorla yedirdi, tavukları yakalamak için resmen onlara uçmayı öğretti...Salıncakta sanırım 50 kez sallandı. Ve yine eve giderken "anne bida paka didim" dedi.Pes kızım,pes dedim:))
Yıkandı, mışıl mışıl uyudu....

Konuşma durumu çok ilerledi, arkadaş gibiyiz..
Ya bi git yanımdan diye itiyorum, sırıtarak bacağıma yapışıyo:))
Beni sevdiğini söylüyor; Şeni Şeviyom...
Ya ben ya ben;
Dünyadaki herkesten, herşeyden çok fazla diyorum.
Hııı, diyor... 

28 Mayıs 2010 Cuma

Bana biraz sükunet...

Bakmayın benim öyle karşıdan sütliman gözüktüğüme, sık sık atraksiyon olur benim hayatımda...
Ablam sayemde tansiyon hastası oldu, benim arayıpta ikide bir şoklamamdan...Çok ciddiyim...
3 gün önce de oldu hafifinden bir maceram;
Kaza yaptım....
Ekmek kamyoneti kullanan bir adam benim arabayı görmedi, kırmızı ışıkta durmaya niyeti de olmadığından üstümden atlayarak göbeği döndü resmen, beni de göbeğe yapıştırdı...Sağ ön ve sol ön iptal benim arabada...
Ben de hiç birşey yok...İlk şoku atlatınca aklıma ilk gelen Rüya oldu; iyi ki yanımda değildi...
Neyse tutanak tuttuk, anlaştık, adam %100 suçlu tabi...
Benim eş,kayın,arkadaş doluştular tabi olay mahaline, sigortacılıkta var ya,kaynım aldı ehliyetlerimizi dolduruyo tutanağı...
Adamın adına bi baktım: BULDUK EZER:)))

Abi dedim ya, isminin hakkını vermişsin helal olsun, buldun ezdin dedim:))
Güldük, yusuf ortamdan gidince tabi:))
*

Farkettiniz mi? Günlerdir foto yüklemiyorum, tamamen tembelliğimden ve unutkanlığımdan...Pazartesi görüşmek ümidiyle...Kazasız günler....

27 Mayıs 2010 Perşembe

Fasulyem....

Hani çocukken çoğumuz yapmışızdır, okulda...İki ıslak pamuk arasına koyduğumuz fasulyeyi çimlendirmek...
Nasıl bir heyecanla bekleyiştir o; ilk çimlenmeden sonra ilk yeşerme...Heyecanla beklersin, hergün pamuğu sularsın, onu uygun sıcaklıkta tutmaya gayret gösterirsin....İlk yeşermeden sonra ona iyi bakarsan, uzun süre koruyup büyütürsen onun da kendi fasulyeleri olur...Bakmazsan yok olur...
Çocukta öyle biraz bence, ilk duyduğun anda başlar heyecanı, onu içindeki pamuklarda özenle saklarsın, içinden çıkıp fizilizlenene kadar ona en güzel besinleri gönderirsin, iyi olsun diye...İlk filizlendiğindeki yani doğduğundaki heyecanın yerine başka birşey koyamazsın artık....Senin fasulyen:)) Artık ona iyi bakmak, büyütmek zorundasındır....Sabırla, sevgiyle, şefkatle, özveriyle....Pamuktaki fasulyeden farkı burda ortaya çıkar işte; ona onun da yeni fasulyeleri olana kadar, ömrünün sonuna kadar aynı şekilde bakmak zorundasın...
Eğer pamuktaki fasulyeni iyi seçmişsen, cinsi iyiyse onun da fasulyeleri iyi olur...

Ben sana içimdeki en güzel genlerimi göndermek istiyorum bebeğim....İçimdeki en güzel yanlarımı....Sevgimin en safını, yüreğimin en iyi tarafını, hayattaki başarılarımın en büyüğünü, en sağlıklı bünyemi....En iyileri senin olsun umarım...Seni büyütürken hiç kötüsünü almadım içime duyguların....Sana iyilik geçsin diye...Benden çok daha mutlu ol diye....Minik fasulyem sen de seç al içimden en güzel tarafımı...Sen de sal nesilden nesile....

25 Mayıs 2010 Salı

Bir ben, bir sen...

- İnsan, 2 kere üstüste ayağını aynı yere vurup morartabilir mi?

-Bir insanın uyuması bu kadar uzun sürebilir mi? Bir anne çıldırmanın eşiğine getirtilebilir mi?

-Hergün rejime başlayıp, öğlen vaktinde sona erdirilir mi?

-Bir insanın konuşması hergün bu kadar hızlı nasıl ilerleyebilir?

-Bir insan tembellikten gözündeki lenslerle sabaha kadar nasıl uyuyabilir?

-Bir insan ağzındaki lokmayı nasıl saatlerce bekletip, o yokmuş gibi konuşmaya çalışabilir?

-Bir insanın üstüne bu kadar iş nasıl yıkılabilir?

-2 yaşındaki bir insan bu kadar cilveli nasıl yürüyebilir?

-Kızının doğumgününe 1 aydan daha az vakit kalmış bir insan nasıl bu kadar rahat olabilir?Hiçbirşey yapmadan nasıl yetiştireceğini düşünebilir?

-2 yaşındaki bir insan, evcilik oynarken bebeğine karşı bu kadar şefkatli nasıl davranabilir?

-Bir insan kaç zaman televizyon seyretmeden durabilir?Rekora koşuyorum.

-Bir insan bir kaydıraktan kaç defa üstüste bu kadar kayabilir,abartıp yüzüstü falan kayabilir?

-İnsan, havaların düzelmesini beklemekten sıkılabilir mi?
Ben sıkıldım, güneşli günler de daha az soru soracağım, eminim....

21 Mayıs 2010 Cuma

Cuma, mutlu et bizi...

Bak arada, tam ortada Çarşamba günü tatil olunca ne iyi oluyor..
Tüm günlü kavuşmalarımız daha erken oluyor...
Yarın sabah kahvaltını etmek istemezsen hiç ısrar etmeyeceğim....
Evde olduğum için yaptığın nazlara karşılık ben de sana nazlanacağım...
Hava iyi olsun diye akşamdan bir dilek tutacağım ki seni parklara götüreyim...
Sabah beni işe gönderirken;
ayakkabılarımı sen seçtin, kıyafetimle hiç alakası olmayan bu terlikleri sırf sen "anne şu giy" dediğin için taktım ayağıma çıktım, ayağıma bakanlar gülecekler olsun...Ben de gülüyorum zaten...

Gülerek el sallarken, aklına trip yapman gerektiği geldi, yanağını omzuna değdirdin, öptüm gıdığından, hafif ter kokunu içime çektim, tüm gün kalsın burnumda diye...

Akşam bıcı bıcı yapıcaz, sen 2-3 tur çıplak çıplak koşacaksın, balıklarını alıp oyunlar oynayarak yıkanacaksın.

Cuma bugün, yıkanmadan önce, çok esmezse biraz dolaşalım mı bahçede? Ne dersin bebeğim?

20 Mayıs 2010 Perşembe

23.ay


Hazırlık yapmaya başladım mı?
Tabi ki...
Kafamda en azından:)))
Uygulamada sınıfta kalmam umarım...

Tam 1 ay sonra bu çimlerde buluşmak üzere...

18 Mayıs 2010 Salı

Tık tık...

Farketmediğim takıntılarım var benim....
Aksi bi durum gerçekleştiğinde, bunun takıntı olduğunu anladığım takıntılarım...
Karışık oldu farkındayım:))
Akşamları 21:00-21:30 arası yatağında oldu Rüya doğduğundan beri, istisnalarımız çok oldu tabi ki ama koşullanmış bir durum var beynimde...
Birkaç gündür geçiriyoruz bu saatleri, çokta dış koşullardan dolayı değil, şu sıralar benim relaxlığımdan galiba...
Onun odasındaydık bütün akşam, bebeğinin altını değiştirdi, uyuttu, mama yedirdi, ben de yardımcısı, anneanne durumunda:))
Boyama kitabını boyadık, o her renge yeşil dedi, olmadığını bile bile, ben o hangi kalemi verirse onunla boyamak zorundaydım, ne de olsa onun mekanındaydık:))
saate bir baktım 21:30 olmuş, yemek yemeyi unutmuşuz, iyi mi?
Yemekti, babasıyla oyundu, 1 saatte öyle oyalandık...
Ama o eski "ay saatini geçirdim" huzursuzluğu çalmadı kapımı...
Büyüyor muyum(z) ne?

17 Mayıs 2010 Pazartesi

haftasonu Rüya'y(l)a güzel..

Nihayet geldi beklenen parkımız:))
Akşamdan evin içinde açarak başladık kullanmaya...
Sabahında bahçede kurma telaşı...
Seçtiğim salıncak bu değildi aslında, ama uğraşamayacağım bu kalsın dedim.
Sanırım kaydıraktan 100 kere peşpeşe,hiç durmadan kaymıştır, pikniğe gitmesek, akşama kadar 1500' ü bulurdu herhalde. Artık suyunu çıkarıp, yüzüstü falan kaymaya bile başlamıştı:))
Poşetlerce kozalak topladılar babasıyla, evdeki mangal için, mangal tutuşturucusuna para vermemek için:))

Günün sonunda; kollarından akan karpuz suları, kafasının içindeki topraklar, üzerinde çikolata, yağ lekeleri...
Civcivden az büyük bir tavuğu otutturdu kucağına"cici bebeeeek" diye diye sevdi, yaklaşık 1 saat sonunda zavallı civcivin sevilmekten canı çıkmıştı, bir keçiye ot verdi, dev gibi bir Sivas Kangalın boynuna sarıldı, hem de külün içine yatmış bir köpek:))
Eve dönerken uyumak üzereydi, hızlıca yıkadım, uyudu...
İnanılmaz mutluydu....

Efendim bekleriz, çok şenlikli oldu parklı bahçemiz:)))

14 Mayıs 2010 Cuma

Hadi be:)

Akşamları bizim bahçede oturmak için en güzel aylar Mayıs ve Eylül...
Yaprak kıpırdamaz, üşütmez, terletmez bir hava...
Akşamüstü onunla şöyle bir markete doğru yürüdük, daha doğrusu ben yürüdüm o arabasındaydı, bu koltuklardan almak için söz vermiştim ona, sarısı ve kırmızısı vardı, sarıyı seçti, bir de baktım arka tarafta en sevdiği renk olan "yeşil" de var, tabi ki bunu aldık, eve kadar o taşıdı kucağında, yorulunca bana ver, anneciğim ben taşıyayım mı diye 2 dk. bir sormama rağmen, her seferinde "yok anne, men taşim" dedi.

İçine bir kendimi katmadığım yoğurtlu(kendi yaptığım:)) meyvesini zorla yedi, bahçe hatrına.
Mevsim geçişindendir diye düşünmek istiyorum bu iştahsızlığın sebebini...
Anlattım dün ona; sana kaydırak, salıncak ve tahterevalli aldım buraya, diye,
heyecanlanmadı....
Belki görünce heyecanlanır...
Sabırla bekliyorum...
*
Dün "Hadi bakalım" dedim.
O da bana "Hadi be" dedi:))

Duyduğumdan beri ikide bir "hadi be" dedirtiyorum, hoşuma gitti napim?:)))

Unutmadan not düşmek istedim; aynı çocuk koltuğu Ko.ç Ta.ş ta 11, 50.-TL, Biz Çağ.daş marketten sadece 4,00.- TL'ye aldık...

13 Mayıs 2010 Perşembe

Yattı mutfak halısının üstüne, "anne, ört" dedi...
Örtecek bir şey bulamayınca alt açma bezini örttüm:))
Güya uyudu:)))
Günde kaç kez uyuma numarası yapar bir insan, hele de yatak odasında her altı açıldığında kaç kere:))

Aaaa, ağzı açık uyumuuuş, diyordum hep, ağzı 5 karış açık,uyuma numarası yapıyordu çünkü, şimdi özellikle kapatıyor:))
*
Günde 2 posta parka gidiyor hanfendi,
Uzaklarda aramayalım diye ufak çaplı bir park siparişi verdim internetten, heyecanla bekliyorum:))
O görünce ne yapacak, asıl onu merak ediyorum....
*
18.dişimiz çıktı, iştahsızlık hat safhada...

12 Mayıs 2010 Çarşamba

Dolaşalım mı?

Çayı çok güzel yapıyor,
Altına çay tabağı, içine de çay kaşığı koymayı asla ihmal etmiyor,
Keki de ben yaparım.

11 Mayıs 2010 Salı

Son günlerde...

Son günlerde, kendimi Rüya' nın tercümanı gibi hissediyorum:)) Bir sürü birşeyler söylüyor, Japonca'dan bozma, Çince' den olma:)) Bana sorarsan çok anlaşılır konuşuyo ama neden anlamıyolar benim kızımın dilini anlamadım gitti:))

Son günlerde, bir park (paka) sevdası aldı başını gidiyor, dün babaannesi balık yemeye çağırdı söylemesi ayıp:)) Paka uğramadan gidemedik;
"Babaanne gidemem anne, paka gidim"
Peki dedim, salıncakta yaklaşık 1 saat sallandıktan sonra;
"Anne, babaane gidim" dedi.
Kaydıraktan babası olmadığı sürece kaymıyor hasbam...

Son günlerde, oyuncaklarıyla oynamıyor pek, varsa yoksa bebekleriyle oynuyor ve oyun hamuruyla..
En favorimiz tabi ki kitap okumak..
Yatmaya gittiğimizde aynı masalı 3 kere okutturuyor bana, eğer tamam bu akşamlık bu kadar,bitti deyip ışığı söndürmesem, sabaha kadar "bida anne" diyeceğine eminim.

Son günlerde, bir soru sorma durumu var ki anlatamam; "N'oldu anne?", defalarca anlattığım bir şeyi, aynı soruyla defalarca sorabilme kapasitesine sahip...En sonunda ben pes ediyorum; "birşey olmadı anneciğim" diyorum, "Hı, noldu anne?" diye tekrar soruyor:)))

Son günlerde, kıyafetlerini kendi seçiyor hanfendi, biraz erken değil mi bu durum?

Sanırım bir dişimiz daha geliyor; kaka sayısı ve hacmi, agresiflik artmış durumda...

Son günlerde, o uyurken gözlerimi daha bir alamıyorum ondan, bu kadar mı güzel uyur bir insan.......

10 Mayıs 2010 Pazartesi

Beni neden yoruyosun??


Hayat, sen sürekli benim üzerime üzerime gelmek zorunda mısın?
Sana maaş falan veren mi var?
Hayır, eğer varsa gel şartlarımızı konuşalım...

İnce ruhum, içine kaktüsler atayım da törpülen biraz...
İnce ruhum, uzattığın yardım elleri, sana tokat gibi geri dönüyor işte anlasana...

Anneler gününde tüm gün kızıma salıncak aramakla geçti, bahçeye kuracağım tek kişilik bir salıncak..
O bana hayatımın en güzel hediyesini verdi ya, ben de ona "paka" hediye edecektim, o bile olmadı...

Ee allah bana ve kızıma ömür verdikçe, daha nice anneler günümüz olur bizim değil mi??

iphone bahane, gün bizim olsaydı ona bile razıydı gönül....

7 Mayıs 2010 Cuma

Kısa bir test...

Rüyadan 2 yaş büyük,evlerinin dibdibe olduğu bir çocuğun oyuncaklarını ona vermemesi ve her iki tarafın zırıl zırıl ağlaması karşısında ne yapmalı?
A- Büyük çocuğa anlatılmalı; paylaşmak, diğerinin küçük olduğu, onun oyuncaklarıyla onun çok rahat oynadığı vs.vs.
B- Küçük çocuğa anlatılmalı; büyük çocuğun oyuncağı olduğu, başka oyuncakla oynayabileceği vs.vs.
     C- Küçük çocuğun dikkatini başka yöne çevirmeye çalışmalı,
     D- Büyük çocuk tehdit edilir; eğer oyuncaklarını vermezse küçük çocukların gideceği,
     E- Başka öneri varsa yazılması...
  
Lütfen bu kısa testimizi cevaplar mısınız?
E şıkkını istediğiniz kadar doldurabilirsiniz...
Çünkü her yol denenipte, bana böyle anlarda gelen daral haricinde başka bir yol bulamadım....
Her elini attığı oyuncağın önünden apar topar toplanması karşısında onun üzülmesinden dolayı ben daha çok üzülürken ne yapmalı??
Diğer çocuğunda küçük olması hafifletici sebep olmasına karşın, benim kızıma " ver kuzucuğum oyuncağını,üzülüyor bak" dediğimde, hemen "al" diye veriyor olması, çok daha düşündürüyor beni.
E tabi ki o arbede anında benim ki de o kadar anlayışlı olmuyor haliyle.... 
Help!!!

6 Mayıs 2010 Perşembe

Ay heyecan yaptım bak:))



Artık buraya da gelirsiniz herhalde...

Annelerin Dünyasında da buluşmak üzere...

5 Mayıs 2010 Çarşamba

Only One:((

Geçen sene aldığım ilk ayakkabısı 18 numaraydı, yeni aldığım 19:))
Maşallah benim kızıma çok güzel gelişme gösteriyor ?1?
Farkettim ki kırmızı seviyorum ben:))
O da yeşil...
ona göre her renk yeşil, yeşil olmadığını bile bile yarı gevrek bir gülümsemeyle eline aldığı pembe renk poşeti bana gösterip, "anne bak yeşil" diyor, Pembe kızım o, dediğimde, yeşiiiiil diye nasıl bağırıyor sırıtarak, bu çekişme aramızda 5 dakikayı buluyor:))

Ama en güzeli de şu;
- Anneciğim, senin gözlerin ne renk?
-Yeşil:)))

Hııı benim ki de mavi o zaman:)))



4 Mayıs 2010 Salı

Mim, tersten okusan da aynı, kaçış yok:))

Allahım ne zor durumdayım anlatamam, sabah sevdiğim blogları açtığımda ne göreyim; mimlenmişim, hem de 2 yanımdan; hadi biriniz mimledi, kaçarım nasılsa çaktırmadan derken, diğeriniz arkamdan yakaladı. Sobelendim, ebe olmaktan başka şansım kalmadı:))

Yaşları kızımla aynı olanlar var sürekli takip ettiğim, tanıştığım, bildiğim için takip ettiklerim var, tanışmadan yıllardır tanıyormuşum gibi sevdiklerim var, hangi birinizi yazıcam yahu, yaktınız beni kızlar...

Peki birini seçiyorum;

Sevgili Füsun...

Onun açık sözlülüğünü, insanları kırmaktan korkan yanını, yaşadığı üzüntülerini yüreklice ortaya koymasını, kitap kurdu olmasını, arınmışlığını seviyorum ben...

Ama ben bu mimi biraz değiştirmek istiyorum, en sevdiğin yazı kısmını başka bir blogtan vermek istiyorum, sevgili Selda' nın geçen sene yazdığı bu yazı, çok hoşuma gitmişti..

Kimler yazsın, kimler yazsın??

Denizciğim, evet sen cevapla bakalım:)))

3 Mayıs 2010 Pazartesi

Paka gittik, koşa koşa...

Bol resimli olsun bugün olur mu?
Haftasonunun güneşi içime ışık verdi, hiç istemedim bitmesini, hiç...
Anladım ki; kızımla 7*24 bir tatil gerek bana...
Onun benden hiç ayrılmayacağı,
benim onun her istediğini yapacağım bir tatil...


Diz kapaklarına dikkat!!! Çimlerde yuvarladı kendini çünkü:)
Cumartesi kadın kadına gezdik, Pazar aile günüydü....

23 Nisan tatilinden beri içimde bir evde kalma, onunla olma isteği var ki, sorma gitsin....
Şurubunu ben içirmek,
öğlen kakasını ben temizlemek istiyorum,
belki 7 günlük bir tatil gönlümü hoş edebilir....
Kim bilir belki patron izin verebilir:)))