29 Ocak 2010 Cuma

Patlamış mısır bilem var...


Şu yakamızı bırakmayan pişikler tekrar yüzünü gösterdi, son 2 gündür acılar içindeyiz; çok alerjik bir bünyesi var, ama şimdi daha iyi.

Geçen gece altını bezlemeden yatırdım, zaten çok uzun zamandır geceleri çişini yapmıyor Rüya, ama ben hep bezledim genede, çişini öğrenmiş çocuklar gibi bir kilot bir pijama yattı, sabaha kadar derin bir uyku çekti, yanımıza aldık ne olur ne olmaz diye...
Sırf bu pişikler yüzünden tuvalet eğitimini öne almayı düşünüyorum ama bir yandan da erken olduğunu düşündüğümden çekimserim, bakalım bakıcısı halıyı falan kaldırdı bugün, battaniye serecekmiş yere.Hadi kolay gelsin bize...

Dün eltim aradı; ilkokul arkadaşı gelmiş, buluşacakmış, Derin' i birkaç saatliğine sana bırakabilir miyim dedi,
-Tabi ki dedim..
3 çocuğum oldu dün:)))
Yakında akşam bakım evi açabilirim:))
Anneler, babalar rahatça işlerini yapsın, kendilerine zaman ayırsın, gözünüz arkada kalmasın broşürleri basmayı düşünüyorum...
Daha para veren çıkmadı,
O zaman ismini şöyle koyalım:
GÖNÜLLÜ BAKIM EVİ....

27 Ocak 2010 Çarşamba

Gaga


Abidin'e sormuş ya Nazım, mutluluğun resmini yapabilir misin diye?
Benim için mutluluğun resmi, onun beklentileri kadar büyük ve uzak değil;
Ben yatağın üzerinde altını değiştirirken;
Babası ona " kızım kakanı yaptığında, -kaka- desen, annen senin bezini değiştirir, söyle bakalım ka-ka dediğinde, onun GAGA demesi benim için mutluluk...
O oyun oynarken, kulağıma gelen haykırışlı kahkahaları mutluluk...
Çok şükür çok şükür bugünü de gördüm,
ölsem gam yemem gayrının resmi bu benim için..
İşin aslı ölsem gam yerim, doyması mümkün değil insanın bu sevgiye....

Malumunuz 2 çocuk bakıyorum:)))
O yüzden marifetli kadınlar gibi davranmam gerek:))
İncirli kekim...


Değinmeden geçemeyeceğim; yukardaki duygusallığı bozmamak adına demedim:))
Annen değiştirir bezini dedi, hiç siftahı yok zira:)))

26 Ocak 2010 Salı

Huzur geldi nihayet...



3.bakıcımızdan hiç bahsetmedik değil mi?
Bahsetmek zor geldiğinden değil, tamamen bu işten epey bi yıprandığımdan bahsetmeyişim.
3.teyzemiz: Emine.
Bu sefer tamam, gerçekten...Hem önceden de tanıyoruz kendisini (annem İstanbuldan tanıyodu)
Rüya ona da sımsıkı sarılıyor, altını benim yanımda ona da değiştirtiyor, herşeyi yaptırıyor.
Bu kadıncağız bana yalan söylemiyor, saklamıyor.
Rüya onu öpüyor ya, bu bile yeterli benim için şu an..

"Senin hakkını nasıl ödeyeceğim, hızır gibi yetiştin bana" dedi.
"Kızıma iyi bak, başka hiç birşey istemiyorum senden" dedim.

Dün kızı da geldi bize, Rüya çıldırdı sevinçten, çok oynamışlar...
Evini taşıyacak bu haftasonu( çok uzaktı evi), akşamları eve gidip eşyalarını topluyor.

İşin komik tarafı ne biliyor musunuz?:)))
Kızı akşamları bizde kalıyor, ben bakıyorum :)))))))))))))))

25 Ocak 2010 Pazartesi

Sıradan...ama çok keyifli...





Cumartesi, eltimlere gittik, dönüşte evimize 5 dk.mesafede evi olan arkadaşımı da bıraktım ama onun evden benim eve gelirken hafif yokuş var, tam sitenin önüne girerken yemedi araba:)) yanımda Rüya olmasa kaya kaya girerdim ama cesaret edemedim..Aradım Ulaşı, şantiyedeyim daha dedi, ben dedim bırakıyorum arabayı yolun ortasına, tamam bırak gelirim birazdan dedi, bekçiye emanet ettim arabayı, verdim kucağına da Rüyayı, girdik eve:)))

Pazar günü, o uyurken Migros'tan aldık bu tencere takımını, eve gelince verdim, kurufasülye ve makarna pişirdi bize..
Büyük babaanne aradı; "gelin peksimet(pesmet:hamur kızartması) yapayım size" dedi.
Seve seve dedik, şişirdik mideleri herzaman ki gibi.
Rüyacık, yedi, içti, ve hakkaten sindirmeyle ilgili tüm işlevleri gerçekleştirdi:)) birazcık oyun oynadı, sonra bir eliyle beni, diğer eliyle babasının elini tuttu, götürdü bizi kapıya, biz de kırmadık bücürüğümü, eve gittik...
Köpüklü banyosunun ardından, Buz Devri 3 seyrettik, oynadık ve hemen uyudu...





22 Ocak 2010 Cuma


Şimdi o kadar güzel kar yağıyor ki...
Eve nasıl gideceğimi de düşünmüyor değilim, sabah zaten ortalama 40 km.hızla geldim, giderken 20' lerde giderim herhalde...

Üzerimdeki tembelliğin, uyuşukluğun nedeni; dün tüm gün evde kızımla yalnız olmamıza rağmen tadını çıkartamamış olduğumdan mı yoksa son zamanlardaki üstüste gelen sorunlardan mı olduğunu henüz çözebilmiş değilim....

Babamın tahlil sonucu ve prostatın durumu oldukça iyi; ama gene de biopsi alınacak alınma sebebi ise oldukça düşündürücü; doktor sormuş babama, sigara içiyor musun diye, babam da 10 yıldır içmiyorum demiş.Doktor, eğer hiç içmedim deseydin bu biopsiyi almayacaktım senden ama eskiden içtiğin için almak zorundayım demiş.Yani şimdiden bıraksanız sigarayı ne iyi olur..

Ulaş, yılbaşından itibaren içmediği sigaraya yeniden başladı tabi ki, "biliyordum" demek gurur vermiyor bana bu konuda, keşke yanıltsaydı beni...

Rüya hanıma gelince, dün çok mızmızlandı, ben de annelik içgüdüsünden çok sinirli insan modunda olduğumdan üzgün saatler geçirdik...Pişman mıyım? hem de öküz gibi pişmanım....

Geçen akşam bezini değiştirirken yine hafif pişik olmuştu; her zaman kullandığım pişik önleyici yerine pişik kremi sürdüm..Bu pişik kremi çekmecede(almasın diye), pişik önleyici kremi ise bezlerinin yanında durur.Bez değiştirme işlemi bitince; ilacı çekmeceye, kremi de bezlerinin olduğu kutuya götürdü...ı-ıh şaşırmıyorum artık yaptıklarına, sadece büyüdüğünü izliyorum mutlulukla...övünüyorum da...

Baby tv izlemek istediğinde; Beybi diyor, bayılıyorum...

Diyaloglarımız bile var artık;)
-Nasılsın anneciğim?
- İyi...

Kim aldı sana bu piyanoyu?
- Baba..
- Ya kızım ben aldım ya diyorum ellerimi belime koyarak.
Çok gülüyor bu hareketime..
- Bin(ben) diyor bu sefer ama asla benim aldığımı kabul etmiyor.

Şarkı söylemem yasak:))Söylediğim anda çığlık atıp kendisi söylüyor, sırıtarak..
Geçen akşam yemek yemeye gittik arkadaşlarla; kendi yemeğini yedi ardından mümkün değil durmak istemedi orda, birşeyi var sandık, kalktık evimize geldik; ondan mutlusu yoktu, bizden de dumuru yoktu:)))

Saçlarını kuruturken, banyoda bir oraya bir buraya yürüyor kurtulmak için, ben peşinde...Banyo biraz büyük olduğundan uzaktan kurutmak zorunda da kalıyorum, dışardan bakıldığında çok komiktir eminim.

Yumurtanın sarısından nefret ediyor...

Dün akşam ilk defa kendisi istedi yatmaya gitmeyi, tuttu elimden. Yatınca kapattı gözlerini, hiç kıpırdamadı, hiç konuşmadı, hatta ben uyuduğunu zannedip kalkmaya hazırlanırken, çevirdi bana kafayı, cin gibi,2-3 kez oldu bu durum. Sonra uyudu sessizce...

Çok tatsız bu aralar...Beni de etkileyen bu durum mu acaba?

20 Ocak 2010 Çarşamba

19 ay..

Hayatımın son 19 ayında, 30 yıldır hiç yaşamadığım duyguları bana yaşatan ve yaşatmaya devam eden koca gözlü sevdiğim, seninle tanıştığım için çok şanslıyım, bunu bil:)))

19 Ocak 2010 Salı

Unutmamalı...


Dün akşam bebek görmeye gittik, yakın arkadaşımın. Eski evimdeki karşı komşumun kızının kızını:)
Ben unutmuşum bebek tutmayı, ne yaptığını, neler yapmak gerektiğini...
Çok şaşırdım kendime...

Kucağıma aldım, hemen annesine vermek zorunda kaldım, benim bebeğim paylaşamadı annesini,
Bebek gibi parmağını emdi,
gazını çıkarttırdı, çıkardı da:)))
Bebeğin oyuncaklarıyla oynadı, bebeğin pek yüzüne bakmadı.
Her gün gittiği bir yermiş gibi özgürce dolaştı,
Meyve aşırdı,
Kendilerinin yaptığı ceviz büyüklüğündeki zeytinden 4-5 tane yedi.
Köpeklerine "gel" dedi, elini de açıp kapayarak.Severken havlayınca korktu, içeri girdiklerinde "hav hav" diye kapılarına dikildi.
Eve geç gitmemize rağmen uyuması uzun sürdü.
*

Ulaşın arkadaşı gelmiş askerden, eve dönüşte,akşam o geldi, saate bakmaksızın kapımızı çaldı, dostluktan mı? rahatlıktan mı? ayrımına varamadım:)))) Ama dostluktandır diye düşündüğümden bir bardakta ben aldım:)))

18 Ocak 2010 Pazartesi

Üçümüz...


Suçlu bulundu : Kabak çekirdeği.
İlkinde anneannesi, ikincisinde bakıcısı vermiş.
Cumartesi gece aynı mide bulantıları olunca anladık, allahtan az yemiş ve sadece tükürük şeklinde bir rahatsızlıkla yırttık bu sefer...

Cumartesi günü beraber gezdik ana-kız.
Pazar günü hiç çıkmadık;
Sinemamız evimizde bizim; 2 film devirdik Ulaşla.
Rüya da Baby Tv kolik olmak üzere, hiç istemediğim halde dışımda gelişti bu durum, el koyuyorum bu hafta..
Mısır patlattık,
Ekmeğimi her zaman ki gibi evde yaptım,





Öğlen uykusuna yattık üçümüz....
Kahvaltımıza simit aldık...
Kuşburnu marmelatı yaptık,üçümüz...
Oyun oynadık, üçümüz...
Çok dinlendik....
Kar yağsın haftaya; kartopu oynayalım,üçümüz.....

14 Ocak 2010 Perşembe

Güneş git gözümden....


* Fotoğraf geçen sene bu ay...



Sabah işe gitmek için hazırlanırken;
- Kar yağsa da şu kızımı bi yuvarlasam karlarda... der baba...
- Amaaan ne güler biliyor musun, katılır...Bayılır bayılır...der anne...

Şimdi ben -kardan nefret eden ben- kar yağsın diye bekliyorum, çok bekleyeceğimi de sanmıyorum Eskişehir burası, eli kulağındadır...

Annelik işte hem konuşup aynı anda birsürü şey düşündürtüyor insana;
Montu uygun, o beresi ince gelir, kalın olanını takarım, eldiveni var ama parmaksız onunla rahat edemez,parmaklı eldiven alayım, kalın kilotlu çorabını içine giydiririm üstüne de en kalın pantolonunu, çizmelerde tamam,bahçemiz de uygun,tertemiz...
Amaa bu güneş benim taa gözümün içine girmeye devam ederse hayaller uzar da uzar...

13 Ocak 2010 Çarşamba

Ben bugün(lerde).

* Her sabah bu şarkıyı dinliyorum,

* Ben Bedrettin'e bir kez daha acıdım... * Anneliğimi sorgular oldum...

* İşlerim çok olunca çalışmayı daha az istediğimi anladım.

* Nihayet evime kamerayı taktırıyorum.

* Bu son bakıcı olsun diye dua ediyorum.
* Babam için endişelenecek birşey olmadığını ümit ediyorum.

* Çok özlüyorum.

* İlk defa tek başıma dizi seyretmenin hazzını yaşıyorum.

* Rüya uykuya hemen daldığında huzurumu hissediyorum...

* Onunla oyunlar oynayacak güç istiyorum..

* Yaz gelsin istiyorum.

* Seyahat etmek istiyorum.

* Anneannemi görmeyi çok istiyorum..

* Monotonluktan kurtulmak istiyorum.

* Kızımla elele dolaşmak istiyorum..

12 Ocak 2010 Salı

Amaa güzelliği benden:))

Turp gibiyiz, tahtalara vurmalı...
Gördüğü herşeyi yemek isteyen bir kızım olduğundan, mide bir çöp kutusuna benzediğinden dolayı oluyor tüm bunlar...
Babası yemek seçer, ben ne bulsam yerim:)))
Sanırım bana benzemiş:))))
Ama benim midem bozulmaz, babasının ki hemen bozulur...
Yok yok babasına benzemiş:))

11 Ocak 2010 Pazartesi

Haftasonu : Harikaydı(?)

Cuma gecesinden başlamıştı aslında mide rahatsızlığı ama Cumartesi sabah kusma şeklinde kendini net olarak gösterdi, Cumartesi tüm gün neşesi yerindeydi, akşam 21:00' da yatırdım, 21:30 'da gelen ses üzerine odasına koştum ama, yatağının içi bir kusmuk gölüydü resmen, hatta içine kendisi de batmıştı.. Kucağıma aldım hemen, korkudan ağlıyordu, ben sürekli "geçti bebeğim geçti" desemde kar etmedi sarıldı boynuma, babasına bile gitmedi, ne birlikte oturmamıza izin verdi ne de yatmamıza, öyle dolaştık sarmaş dolaş, 1-2 saat daha bizim odada uyuduk ve sonra tekrar aynı manzara; peşpeşe ve durmadan, tüm gün zaten kaka yapması da eklenince bitap düştü kuzucuğum...
Apar topar yıkadım, yıkamak zorundaydım, çünkü heryeri, saçları çok kirlenmişti...
Saçlarını iyice kuruttum bir güzel sardım battaniyesine, acile gittik....
Gece 02:00' ydi....
Serum taktırdık...
Damarı bulmaları yarım saat sürdü zaten, elleri delik deşik oldu...
Benim de, onun da içimiz çıktı ağlamaktan...
Gözlerini gözlerimin içine dikip " kurtar beni" der gibi bakmasından ve benim teselli vermekten başka hiçbirşey yapamamamdan, çaresizliğimdendi ağlamam daha çok.
Hemşireyle birlikte damar aradım, bir yandan gözyaşlarım kocaman kocaman düşerken mavi çarşafın üzerine...
Hemşirenin elini dövdü, onları bile güldürdü...
Damarı bulduklarında, "acımıyo artık bebeğim, ağlama" dediğimde; hemşire azarlanmaya alışkın gözleriyle "sen sağlıkçı mısın?" diye sordu bana,
Değilim, dedim...
Yatmaya ikna etmek, elleriyle serumu sökmeye çalışırken dikkatini başka şeye çekmek, susması için anlattığım hikayeler, "aa bak sinek geldi, doing ağzına girdi" gibi o kadar salakça hareketlerim sonunda susmaya, gülmeye ve uyumaya ikna etti yorgun bedenini....Ben ayak ucuna, eşim yandaki yatağa kıvrıldık, 1 saate yakın biz bile uyumuşuz onunla..
Tekrar uyandığında, serumun bitmesine az kalmıştı, bu sefer babası Hansel ve Gratel'i anlattı, biraz dinledi biraz sırtüstü yattığı yerden popsunu havaya kaldırdı, elimden çekiştirdi, meşhur işaret parmağı kapıyı gösterdi, gidelim diye....
Serumu sabah saat 06:00 'da bitti nihayet, evimize gittik, çok uyudu(k)...
Sonra bir daha kusmadı...Bu gece de birlikte uyuduk sabaha kadar, iyiydi...
Bu 2 gün boyunca hiç ateşi çıkmadı, teselli buldum...
Bu 2 gün boyunca neşesinden en ufak birşey eksilmedi, kustuğu zamanlar haricinde...
Bu 2 gün boyunca çamaşır makinam hiç durmadı...
Dünden beri ayran, pilav, yoğurt yediriyorum...Birebir....
Şimdi de iyiymiş...Çok şükür....


Bu arada ben hala hediye alıyorum; Derya hanım sağolsun el emeğiyle yaptıklarını göndermiş, çok teşekkür ederim, hatta kargoda yaşadığı aksiliklerden dolayı çok uğraşmış, ellerine sağlık...

8 Ocak 2010 Cuma


Sorgulamam ben hayatı(mı) fazla, dönüp bakmam geriye...Öyle yoktur benim keşkelerim, acabalarım....Sorgulamak mutsuz eder insanı bence....Sorgulamamayı bilinçli seçmedim hayatım boyunca ama yenilerde farkettim....Geçmişe üzülmediğimi...Bil ki sorgulamadığımdan...


Sen de sorgulama, yargılama...Kırılgansın, aşk insanısın, üzülürsün....


Bazen Red Kıt'iz hepimiz...Kalabalık içinde en yalnızından...

Bazen Daltonuz, en az 4 kişisinden.

Acaba Dalton mu olmak iyi yoksa Red Kıt mi? yalnızlık açısından....

Daltonlar olalım şu sıralar...Ben Joe, sen Avarel....boy bakımından:))))


Neden mi yazdım sabah sabah....O kendini biliyor....En dost olanından....

7 Ocak 2010 Perşembe

Bana telefonda "nenne" diyen, öpücük gönderen ağızları yemeyeyim de, napayım ben?

Operasyon Adı: Son 3

Bizimkiler geldiğinden beri şu boğazıma söz geçiremez oldum,
Rüyanın, 8,5 aydan sonra anne sütü almayı reddettiği günden itibaren rejim yaptım bu demek oluyor ki 1 senede vermişim kilolarımı...
Vermem gereken ama benimle inatlaşan, benimse üzerinde durmadığım son 3 kilo bırakmadı peşimi bir türlü, nereye gitsem peşimde, son günlerde yandaş arıyolar kendilerine, buldular da...
Heeeyyy, ağzım, midem, beynim size söylüyorum, kendinize gelin...
Pazartesiden itibaren operasyona başlıyoruz....Beyin! en önemli görev senin dostum; diğerleri dinler seni...Hadi koçum göreyim seni; yeneriz biz bu 3 kiloyu....
Hadi bakalım herkes görevinin başına...Marş marş....Sol sağ sol sağ..

Ay akşamdan ışığdır
Yaylalar yaylalar
Yüküm şimşir kaşığıdır
Dilo dilo yaylalar

Komşu kızını zapteyle
Yaylalar yaylalar
Bizim oğlan aşıktır
Dilo dilo yaylalar....

6 Ocak 2010 Çarşamba

Kar....

Biliyordum ben o kartlardan birinin bana geleceğini, hissetmiştim...Bu bir küstahlık değil, arkadaşımın ince ruhunu bildiğimden.....
Hep diyorum ya; hiç tanışmadan dostluk böyle bir şeymiş meğer....Hiç yaşamamıştım... Bu kart gelmeden önce yağdı Eskişehir'e kar ama hiç bir kar bu denli içimi ısıtmamıştı......Hele o karın içindeki sözler.....

5 Ocak 2010 Salı

Kalabalığı seviyorum ben....

Bu 2010 yaramadı bana galiba, bir tembellik bir rehavet üzerimde...Oysa ailemin yanımda olmasından duyduğum büyük bir haz vardı, gittikleri için mi böyle oldum ne??

Annem kaldı, yeni bakıcımızla Rüyanın arasını yapıyor:)) Sanırım oldukça iyi gidiyor..Ben böyleyimdir; çok büyük ümitlerle başlarım her yeni şeye, sonradan hayal kırıklığı yaşarım...Umarım bu son olur....
Biz 2 gün 2 gece kutladık aslında yeni yılı:) Hele birgün öncesi harikaydı bizim için; Babam, ablam, ben ve Ulaş 2 şişe şarabı indirdik mideye yanında keçi peyniriyle:)) Esti kafamıza "hadi işkembeci Onur'a gidelim" diye...Anaa ben bile uydum onlara...Uyuyan annemim kulağına fısıldadım " çocuklara bak" diye...Benim için çılgınlık bu, gençliğimin yanında sıfır bi çılgınlık ama:)) Bakacak olan annem olunca pek de çılgınlık sayılmaz oysa ki...Uyanmamış hiç Rüya, hemen geldik zaten...
Teyzesinin aldığı, Ayşegülle bir örnek,yerlere kadar giydiği kıyafeti öyle bir yakıştı ki anlatamam....




Patlamış mısırı almış kucağına, çıkmış kanepeye, Baby Tv seyrediyor....
Göğsüne vurup vurup Beyi (benim) diyor herşey için....Sanırım dünyanın onun çevresinde döndüğünü sanıyor....Bizimkilerin olmasından mı yoksa büyüyor mu onu zaman gösterecek ama bana ve tüm aileye bir filmi baştan sona seyrettiriyor artık; kah o da bakıyor, kah Ayşegülle oynuyor, kah kendi kendine oynuyor.
Sebepsiz ağlamalarını duymazlıktan geliyorum, işe yarıyor çünkü ağlama faslı kısa sürüyor böylece...Dün akşam yine sebepsiz, aslında uykunun verdiği mızmızlıktan ağlamaya başladığında sinirlendim ve "kızım neden ağlıyorsun " diye sesimi yükselttiğimde, birden ağlamayı kesti ve bana "hı?" diye sordu? Gülesim geldi ama ben daha çok şaşırma eylemini yaptım:)
Televizyonda bir yılbaşı ağacı görünce, tutmuş bakıcısının elini bizim ağacımızı göstermiş...
Bir yan yan bakması, göz kırpması, bacak bacak üstüne atması var ki, öldürüyor beni...
Artık yemek konusunda problemimiz yok, çorba haricinde çoğu yemeği seviyor, bıktı çocuğum çorbadan:)))
Meyvelerden sevmediği yok, bir kase narı, eline tatlı kaşığıyla bitirebiliyor...
Herşeyi kendi başına yemek istiyor....
Emziğe çok çok bağlandı, sürekli olarak "meme" diyor ve bunu söylerken dili iki dudağının arasında oluyor, oyalamaya çalışsakta çok yapıştı memeye, sanırım çok uzun süre bıraktıramayacağım...
Ayak tırnaklarını kestirmiyor, günde sadece 1 tanesini anca kesebiliyorum:))Ben de ayaklarıma hiç dokundurtamam, benim gibi....O yüzden hiç zorlamıyorum aynı anda hepsini kesmeye...
Çok mutlu bir çocuk Rüya, çok neşeli, eğlenceli, komik....Ve artık başkalarına da gidiyor...