31 Aralık 2010 Cuma

2011 hazırız, gel bakalım....Ne getireceksin?...

Güzel bir yıl olması dileğiyle....


Mutlu yıllar!!!

Seneye görüşürüz :))

Yazan: M.Ö.esprileri hala yapan kulüp başkanı...



30 Aralık 2010 Perşembe

Ümidin bitmesin...

Dün akşam onu okuldan almaya gittiğimde hava kararmıştı, yağmur yağıyordu, çok sevdiği şemsiyesini açtık, yukardan bakıldığında yürüyen bir şemsiye gibi görüntüsü:)

Arkamdan arabaya kadar yürürken, şöyle dedi;
Yağmurlu Bir Gün...



Araba koltuğuna oturtmak için ve boynundan öpücük almak için kucağıma aldım, bebek gibi yattı kollarıma, gözlerini kapattı ve yüzüne yağmur damlalarının düşmesini gülücükle birleştirdi.. Ahh dedim ah, tam fotoğraflık bir sahne.... Tıpkı her akşam yatağımızda uyumaya çalışırken ki sevgi dolu hallerimiz gibi...

**

Mutfağımın penceresinden dışarı baktığımda yağan lapa lapa kar ( ciddi anlamda lapaydı ama:)), salondaki görüntünün yanında sönük kaldı; fonda çalan bu şarkı, babasının kucağında resim yapan bir bücür...Karın nasıl yağdığını göstermek için, verandanın kapısına dizildiğimizde, o çoktaan ortalıkta tavşan gibi sıçrayarak, Yaşasınnn, kardam adam yapcaz, Yuppiiii, diye naralar atmaya başlamıştı bile....


Sabah kalktığımızda erimişti bütün kar ama küçük kalbin heyecanı bir daha ki karda aynı sevinçle coşacak eminim...

29 Aralık 2010 Çarşamba

Çok daha yazmak istedim ama sıkarım diye de korktum :))





Ne çok şey oluyor bilseniz...
Her gün yazmak ümidiyle başladığım günden, yarına erteleyerek çıkıyorum...
İç sevincimin yüksek olması lazım bloga yazı yazmam için...
Kötü şeyler yazdığım günler de bile iç sevincimin olması lazım bunu anladım...
**
Geçen ay dişlerine bakma ihtiyacı duydum Rüyamın..Tam 20 adet diş hepsi de normal boyutlarda...Hiç hissettirmeden çıkmış son dört, tıpkı diğerleri gibi üzmeden...

**

20 Aralık günü tam 2,5 yaşını doldurdu, içimden, ufak bir pasta üflesek mi diye geçti, çok çabuk geçmiş olmalı ki, unutmuşum bile:)) 2,5 yaşın kutlu olsun bebeğim..

Bebeğim demişken; asla kabul etmiyor, ben bebek değilim, ben büyük ablayım, diyor, Bense; evet büyük ablasın ama benim her zaman bebeğimsin diyorum, kabul etti bir keresinde ama ertesi gün yine reddetti:))

**

Geçen hafta gözleri biraz çapaklı, biraz sulu uyandı, akşamına doğru doktora gittik; Konjonktivit..Annem de demişti zaten...10 gün ve günde 4 kez damlatılacak olan damlamızın 6.günündeyiz, ilkinde ağlaması normal tabi, şimdi damlasını kendi açıyor, kucağıma tersten yatıp, her damlada sıçrıyor, gözde ufacık bir aralık bulabilene aşkolsun:))

Göz damlamızı almak için eczanede beklerken, içeri kısa süreli giren kasklı ve siyah giyimli ilaç kuryesi dışarı çıkınca, bacağıma sımsıkı sarılıp, "anne, robot geldi, gördün mü?" demesi eczanedeki herkesi çok güldürdü:)

Geciktirdiğimiz Hepatit A aşısını da aradan çıkardık...

**

Uyum konusunda tahtalara vurmalı, hep öyle oldu aslında, çok istediği bir şeyi bile güzelce anlatırsam kısa sürede ikna olabiliyor..Yalvarmaklı ve izin istemeyi de içinde barındıran "Olur mu? soruma hep "olur." diye cevap vermesi onu benden -yemin ederim ki- daha verici yapıyor...

**

Onunla ilgili sadece 2 sorunum var; birincisi; gereksiz ağlamaları, bazen bu yüzden çileden çıkabiliyorum...İkicisi; uyuma süremizin çok uzun olması, hadi buna alıştım artıkta, ağlamalar konusunda sürekli strateji geliştirmekten şişiyorum çoğu zaman.

**

Nihayet yılbaşı ağacımızı kurduk, arkadaşlarımız gelmese yine de olmayacaktı, en çok kızım sevindi, bunu ben taktım anne diyor her bir süs için, bunu da Tadir(Kadir) taktı....

Dün çağırdı beni yanına, "anne, sarıldım ağacımıza, fotoğrafımı çek" dedi. Cep telefonumla çektim, makinem evde değildi.

Kardam :) adamları marketten kendisi aldığı için onlar ona ait, sanki ağaç kimin için yapılıyosa, ağacın tümü senin bebişim :))

Ben de girdim nihayet yeni yıl havasına...
Dileklerim var, herkes gibi...
Olmasını istediklerim...
Evrene, sevdiğim herkes için mesaj gönderdim...
2011 aracı olur musun?

**

Geriye dönük yazılarıma baktığımda, en sevdiğim dönemlerini o dönem sandığımı anlıyorum, onu bilmem ama konuşmasının en tatlı olduğu dönem kesinlikle bu dönem...Hele -k- yerine -t- demesi en çok sevdiğim..

**

Sadece benim gözlemim değil, öğretmeni de aynı şeyi söylüyor; dikkatini uzun süre bir şeye verme konusunda çok iyi (benim tan zıttım), geçen gün okula onu almaya gittiğimde, boyamasını bitirmeden gittiğim için ağladı, sınıfta yanına oturdum, küçücük sandalyelerinde onu bekledim, hem ağladı hem boyadı:)) Bitirince çıktık :))

Bir resmin boyaması bitmeden asla bırakmıyor, dünya ile ilişkisini kesmeden hem de, laf ile iştirak ederek ama asla yarım bırakmayarak...

**

Bir bankacı ona kumbara getirmiş..
Anahtarı nerde bunun diye sordum,
Anahtar yok bankaya geleceksiniz deyince yutkundum,
hala götüremedim o kumbarayı eve,
ya içindekileri çıkar derse...
Önceden gıyaben tanıştırdım bakalım onu kumbarayla...
Uzun uzun anlatmalı;
Doldurunca biz değil, bankacı abla açacak diye...
Ya bankada o paralar benim diye tutturursa...
Onu da anlatırız herhalde:)))

Allah çeneme zeval vermesin :)))

15 Aralık 2010 Çarşamba

Ey vicdan, beni benimle bırak...

Günde sadece 1-2 saat gören veya haftada 1-2 gören ve bu sürelerde istediğini yapan ve sadece oyun oynayan kişilerin, kendilerini benden daha çok sevdiğini zannetmeleri kadar saçma birşey yoktur herhalde...Tüm ihtiyaçlarını (oyun,yemek,alışveriş,bakım,yıkama,alt değiştirme,kitap okuma,uyutma,okula getirip-götürme,eğitimi için araştırma yapma,gece nöbetleri,ilaç takibi,evcilik oyunu,resim yapma vesaire vesaire) ben karşılarken bir lokma yemeği ağzında 5 dakika tutmasına veya gereksiz yere ağlamasına tabi ki kızacağım...
Kötü insan ben miyim?
Yoksa ona iyi görünmek için şımartanlar mı? Onların kötülüğü, benim "kızan anne" görünmemi sağlamaları değil mi onun gözünde??? Bu haz verici birşey midir?

Kendime; Sen yine de sen ol!! Sinirlerine hakim ol! Meydanı boş bırakma!!

Annelik ne zorba birşeymiş;
Hem en sevdiği olmak isterken, hem de iyi yetiştirmek için onunla karşı karşıya gelmeyi göze almak demekmiş...
Bu ne yaman çelişki anne!!!!

13 Aralık 2010 Pazartesi

Macera...

Hangi akla hizmet gittik, hepimizin deliliğinden herhalde;
1 saat süren Afyon Gazlıgöl yolu, hem giderken hem de gelirken tam 3,5 saat sürdü, kelle koltukta gittik, kelle koltukta geldik ama hiç mi hiç tahmin etmedik havanın bu kadar kötü olacağını, yolların bu kadar kapanacağını, yoksa hangimiz cesaret edebilirdik..
Burdayız şükür...
 Kardam adam yapalım diye tutturmaz mı? akan burnuna bakmadan, öksürüğüne aldırmadan, tutamadık 3 bücürüğü içerde, 10 dakikalığına karın tadına vardılar...


 "Ben kartopu yapamıyorum" diye babasına söylenirken...
 Rüya daha da hasta, dün gece ateşlendi, bugün okula gitmedi...
 Dışarda lapa lapa kar yağarken, içerde termal keyfi...
Kaplıca ve hastalık yorgunluğu....

10 Aralık 2010 Cuma

Bizden...

Geçen gün kontrol için ve hafif burun akıntısından dolayı doktorumuza gittik;
Notlar;
-Soğuk algınlığı var, antibiyotiklik birşey yok,
-Boy ve kilo her zaman ki gibi Türkiye standartlarının altında,
-Yaşına göre konuşmasını oldukça iyi buldu doktorumuz; erken ve düzgün konuşan bazı çocuklarda kekeleme sorunu ortaya çıkabilirmiş, sebebi ise; düşünce hızının, dilinden daha hızlı olmasıymış, eğer böyle bir durum olursa hiç üzerine gidilmemesi ve yokmuş gibi davranılması gerekirmiş,
-Tuvalet konusunu sordu, durumu anlattım, 3-3,5 yaşına kadar yolu var, hiç üstüne gitme dedi,
-İyileşmesi beklenecek ve Hepatit A aşısı yapılacak,


2 gün önce bu yazıyı okudum,
Benim gibi 2.çocuğu yapmayacak olanlar ve çocuğuna karşı onu kardeşsiz bırakmanın vicdan azabını dindirme ihtiyacı duyacaklar için olsun...

Haftasonunuz, havanın soğuğuna rağmen sıcacık ve dostane geçsin...

9 Aralık 2010 Perşembe

Günebakan...

Sabahları tam bana isabet eden güneş ışıkları bedenim kadar ruhumu da ısıtıyor aslında....
Her sabah masama gelen şekersiz,sütsüz nescafemi arkama yaslanıp, yüzümü güneşe verip içmenin keyfi tüm günüme yansıyor...
Halbuki kış güneşi bu; dışarda hiçbir işe yaramayan, pencerenin ardında olunca sıcacık yapan...
Ama her sabah içimi buran ve 2,5 senedir geçmeyen; "yine onu bensiz bıraktım" düşüncesini bile geçiremiyor bu güneş...

Sabah okula gitmek için üstünü giydirirken -ki bu yaklaşık 15 dakikamızı alıyor-, "sen benim balığımsın" dedim, " anne hayır, ben balık değilim, çünkü kuyruğum yok" dedi. Giyinene kadar olmadık her türlü canlıyı denedik, kaplumbağada karar kıldık :) Benim kaplumbağammış :)) Benim kızım üstünde bir ev taşıyor demek ki....

Dıgıglama anne, desin diye çocuğu gülme krizine sokmak üzereyim:))  

Pazar günü birkaç tane çizgi film Dvd' si aldık, bizim zamanımızın çizgi filmlerini gelişigüzel atmışlar bir sepete, fiyatı da 1 TL:)

7 Aralık 2010 Salı

Kitaplık yaptırıcam tabi...Umarım....

En çok sevdiği şey; kitap okumak...
Herşeyden vazgeçebilir, Baby Tv' den, resim yapmaktan, markete gitmekten, babaannesine gitmekten....
Eğer okul çıkışı bir yerlere gitmediysek, evdeysek, günlerimiz çok rutin...
El, yüz yıkayıp, kıyafetlerimizi değiştirip birşeyler atıştırdıktan sonra biraz Baby Tv ( en nefret ettiğim kısmı ama öğrendi bi kere), baby Tv' yi kısa tutmak için kitap okumak en güzel formülüm...

 Kitap okuma hallerimiz bile rutin; kitap seçilir, benim yatağımın üzerine oturulur, sırtlarımız için yastıklar örtünün altından çıkarılır, önce anne okur, o bir sürü soru sorar, - en çokta; burayı mı okuyosun?-:), sonra Rüya kitabı alır ve o bana okur, bittikten sonra kalkılır ve yeni bir kitap seçilir...

Babası gelince de onunla devam eder okumalar, oturma odasında....
Ama benim bildiğim, uyku saati geldiğinde anne çocuğunun başında masal okur ve çocuk biraz sonra uykuya dalar ve mışıl mışıl uyur....
Yemin ederim 15 tane masal okusam da bu kız uyumaz...
Sıra bende diye tutturur anca....


6 Aralık 2010 Pazartesi

Geçen seneki yılbaşı heyecanı bu sene yakalamadı beni, hatta akşam," kuralım mı yılbaşı ağacımızı artık?" diye sordum, "daha erken değil mi sence?" diye bir cevap geldi, ailecek gelmedi yılbaşı heyecanı bize anladım ki...
İkeadan, garajda ıvır kıvır koymak için aldığım şifonyeri dün akşam fasılalı olsa da yaklaşık 3 saatte kurmayı başardık- tabi ki benim mühendis zekamla, onun ameliye ruhuyla :)-

Bu akşam da yılbaşı ağacını kurarız biz bu gazla...

Kısa süreli ama çok fazla gezili bir haftasonundan çıktık..Burun akıntısının bir adım ötesine geçtik, mızmızlık eklendi...Uzun zamandır doktor kontrollerini de aksatmıştık, yarın akşam doktor yolu gözüktü bize..

Bembeyaz halımın üzerine yarım bardak mandalina suyunu döktükten sonra sitemlerim karşısında " Aşkolsun anne" diyecek kadar da vurdumduymaz bir çocuk :)) Kızılır mı? kızsam da gülünce bi anlamı kalır mı?...

Uykusuzluktan bayılsa bile asla hemen uykuya dalamayan kuzucuk aynı işkenceyi okulda da sürdürüyor, öğretmeni de uyuyakalmak üzere olmaktan son anda kurtarıyormuş kendini :))

Herşeyi kendisi yapmak istemesinden dolayı aç kalıyor çoğu zaman, dün kesinlikle 1 kaşık yemeği sokamadım ağzına...Pijamalarını giyip, şurubumuzu içip,yatağımıza gittiğimizde, "acıktım"  dediğinde benim halim ne kadar iyi olabilir? Nasıl tıpış tıpış açtın ama ağzını.....

3 Aralık 2010 Cuma

Morali bozukmuş?!?

Gezmeyi, ev haricinde bir yerlerde kalmayı, okul çıkışı markete gitmeyi çok seviyor...
Dün akşam babaannesinde kaldı, sabah almaya gittiğimde karşısında beni görünce ağlamak üzereydi, "ben burda kalcaaaam" diye ağzını bükerken...
Sevinsem miii?, üzülsem miii? bilemiyorum böyle yaptığı zamanlarda...
Dur ben sevinmeyi seçeyim :))
***
Okulda ufak çaplı bir öğretmen krizi yaşandı bu hafta.
En son bizim bıcırıklara okulun sahibi Bahar hanım kendisi bakmaya karar verdi 1 ay kadar, dün almaya gittiğimde hali perişandı kadıncağızın, "çok memnunum, hep hayalim buydu" dedi ama sadece 1 gün bakmıştı henüz :) Neyse ki 4 kişiler sınıfta şimdilik...
***
Sabah arabadayız;
" Konuşmam azaldı benim anne, çünkü moralim bozuk" dedi..
Ben de içimden "hönk" dedim :))

1 Aralık 2010 Çarşamba

Raşa...


Apartmanda komşular köpekten rahatsız olupta şikayet etmesinler diye annem onlara; kızımın psikolojisi için doktor önerdi, demiş...
Şimdi düşünüyorum da sebep gerçekten bu olabilir miymiş ? :)))  

Hayvanları çok sevsin istiyorum...
Ama lütfen eve alalım diye tutturacak kadar değil...
Benim kadar değil...