26 Nisan 2012 Perşembe

Bahar gibiyiz bu aralar...

Bir barbie' li biliset ( bisiklet) aldık, son günlerimizin favorisi...
Evde, sokakta, parkta, yani her zaman yanında olmasını istiyor,
Şaka maka çokta güzel sürüyor...
**
Geçen gece uyumaya gittik;
Anne: iyi geceler canım, seni seviyorum,
Rüya: Ben de beni...hahahha şaka şaka ben de seni seviyorum...

11 Nisan 2012 Çarşamba

Sen uyurken


Eve geldiğimde halının üstünde uyuyakalmıştı..
Sessizce ve hızlıca üstümü değiştirdim, hızlıca makyajımı sildim ki bir an önce onu yumuşak yatağına yatırayım diye.
Kıyamadım, en sevdiği yere; kendi yatağıma yatırdım, hiç uyanmadı taşırken, ilk defa uyanmadı.
Yatırdım, ellerini öptüm, terlemiş boynundan saçlarını çektim, dayanamadım kokusunu içime çektim.
Hala,hala, ve hala ve sanırım her zaman bu böyle olacak; bundan daha fazla hiçbir kokuyu bu kadar sevemem dedim.
Nefesini çektim.
Pamuk yüzünü sevdim.
..Ve kendimi dünyanın en şanslısı ilan ettim.
Uyudum...

6 Nisan 2012 Cuma

Neyin nesi adlı şiirim...


Ciddi anlamda bende bir problem olduğunu düşünüyorum artık;
Yetiştiremiyorum ben bu çocuğu...
Avm'de kendini yerlere atarak ağlama da neyin nesi?
Ve benim, bu ağlama karşısında istediği şeyi ısrarla yapmamam da neyin nesi?
Ya, tüm akşam sinirimin geçmemesi de neyin nesi?
Hadi onu geçtim de, beni anlamasını, benim onun için yaptıklarımı görmesini ve içten içe benim halime üzülmesini istemekte NEYİN NESİ?

Ben kendimi bile büyütememişken bu çocuğu nasıl büyüteceğim?
Kendimdeki bu acizlikte neyin nesi?

5 Nisan 2012 Perşembe

geçen seneden kalma fotolar...

Makinamdan yeni bulduklarım.....


İnsan, en eskisine daha çok özlem duyuyor...
Uzak geçmişim çok daha fazla burnumda tütüyor...Elinden kaydıkça yıllar, özlemin en eskiye gidiyor...
Yaşadıklarının mazi olması, bir an düşününce acı veriyor...Sonra geçiyor...
Yaşlanmak -hadi ona yaş almak diyelim- böyle bir şey sanırım...

İstiyorum ki en eski yılları çok mutlu geçsin, ben hep yanında olayım...Annem beni sevgi içinde büyüttü desin, sevgiyle büyüdüm, en önemlisi -ilgiyle- büyüdüm desin...

3 Nisan 2012 Salı

5 çok erken!

Karmakarışık oldum, ne yana saldıracağımı şaşırdım;
İlkokula gidemeyecek kadar bebek,
Hala bebek takliti yapıp, mememden süt emiyormuş gibi oyun yapan ama tüm bunları yaparken de kendinden çok farklı olmayan minik bir bebek...
Oyuna dalınca üstüne çişini yapan, klozete tek başına oturamayan bir bebek...
Hatta boy, kemik olarak standartların altında...
Nasıl gönderirim?
5 gerçekten çok erken:(((

Birileri, biz buna DUR! diyelim....

29 Mart 2012 Perşembe

"bebek değilim ben" diye fırça atmayı biliyorsun ama zırlak!:)

Sabah güneşi gördük biz, hava 1 derece de olsa gördük neticede:))

Güneş gözlüklerini takıp havalı havalı yürüyen bu kızla, akşam pijamalarını giymiş, sürekli ağlayan kızın aynı kişi olduğuna inanamıyorum bazen...

Bir anı hatırlatıcı olsa keşke yakama takabileceğim çip şeklinde; öfkemi kontrol edemediğim zamanlarda bir televizyon açsa önüme; hem gösterse hem de avaz avaz bağırsa;
Sen de bir zamanlar çocuktun, aynılarını yaptın,
 diye!!

Hatta şöyle kafamın arkasından itekleyerek çaksa şamarı, beni kendime getirse!!!!


İstanbul' a gidiyoruz bu haftasonu, ana-kız...
Yolda çok eğlenceli bir anne olmalıyım....:)

28 Mart 2012 Çarşamba

Kreş faydalı bir yer arkadaş:)

Yeni aldığım fotoğraf makinesini de kaybettim, kreşte çektiklerini yayınlıyorum ben de, ha şöyle birileri fotoğraf çeksin ben yazayım olmaz mı?
**
Tırnak yeme, burun karıştırma, gereksiz ağlama vs.vs. bir sürü konu, 4 yaşındaki çocukla ilgili bir pedagogla konuşulabilecek makul konular bence...Konuşurken konuyu kendime çevirdim, yardım istedim bi anlamda; çok ağlıyo, herşeye ağlıyo, sadece bana ağlıyo dedim, çok öfkeleniyorum ve buna engel olamıyorum dedim....Sizin karakteriniz bu, sizin karakterinize alışacak ama yine de bazı önlemler alın çok sert olmaması için dedi...Rahatladım mı? Evet, hem de çok...Hatta yumuşattı bile beni bu değerlendirme...Çok farklı bir bakış açısıydı, içimi okudu....

26 Mart 2012 Pazartesi

Biz ölelim o halde:)

Saat sabahın 6' sı;
-Anne, Rapunzel bebekti, büyüdü, büyüdü, büyüdü, büyüdü, büyüdüüüü, taam 4 yaşına geldi, di mi?
-Evet anneciğim!??!!!???


Aman allahım benim kızım ne kadar da büyüdü :))

8 Mart 2012 Perşembe

8 Mart...

Tanıdığım, tanımadım tüm kadınlar!
Gününüz kutlu olsun!
Emek vermeyen hiçbir kadın yoktur kanaatindeyim...

24 Şubat 2012 Cuma

Buna hiç dayanamıyorum...


Bu görüntüye dayanamayacağımı bildiğinden yapıyor, akabinde kahkahalarla kaçıyor...

Yakalayınca ısırıyorum, dayanamıyorum, elimde değil:))

20 Şubat 2012 Pazartesi

Sevdiğinle zamanını paylaşmak...

Bir insanı neden seversin?....

Kan bağın olduğu için mi?

Aynı şeylerden zevk aldığın için mi?

Emek verdiğin için mi?

Hiçbir kötülüğünü görmediğin için mi?

Çok iyiliğini gördüğün için mi?

Sırrını verirsen onda kalacağını bildiğin için mi?

İçin mi? İçin mi? İçin mi?........Buraya yüzlerce daha soru yazılabilir...

Ama bence en çok; sana zaman ayıranı, seni önemseyip, değer vereni seversin....

9 Şubat 2012 Perşembe

Gittin yeşil gözlüm, nihayet kavuştun Bozbeyline....

Demiştim sana ben;

Bu kadar çabuk gelmek istemiyorum demiştim......

Anneannem,
seni artık göremeyeceğimi düşündükçe, kalbim acıyor,
elimde son halinin soğukluğu, gözlerimde de yarı aralık gözlerinin görüntüsü, dudaklarımda kadife tenin..gözyaşın damlamasın dediler ama ben yine de koydum bir tane buz gibi yanağına...seni oralarda belki ısıtır diye....

Anavatanım parçalandı 31.01.2012' de, ben doğmadan 5 gün önce...

Bir Insanin Anavatani Cocuklugudur. (Epictetus)

27 Ocak 2012 Cuma

Kardeş gibi....


 Canımın yarısının kuzusu Ayşegülüm, kocaman oldun...Teyzeciğim ömrün çok uzun olsun...
Benim kızımın belki hiçbir zaman kardeşi olmayacak ama sen varsın ya...Kendi kardeşine baktığın gibi benim kızıma da bakar mısın?

11 Ocak 2012 Çarşamba

Kardan kız.

Ne tuhaf değil mi?
Hiç sevmediğin birşeyin sırf o çok seviyor diye gelişini beklemek...
Gelince de onun gözlerindeki mutluluğu kendi gözlerine almak...
Ne karda oynamayı, ne yürümeyi, ne de soğunu severim....
Kar'ı sadece o sevdiği için isterim.....

5 Ocak 2012 Perşembe

Pembe ayı.

"30.12.2011 tarihinde yılbaşı için maskeli balo yapacağız, çocuğunuzla birlikte evdeki artık metaryellerden hazırlayacağınız bir maske yapar mısınız?" diye okul çantasından bir yazı çıktığında, ben başlamıştım titremeye...
İnternetten bulduğum sevimli tavşan maskesini gösterdiğimde," ben bunu istemiyorum, ben, pembe ayı maskesi istiyorum, dediğinde içimden, nassı yani?, dışımdan da "ama anneciğim, bak bu tavşan ne kadar sevimliii" diye ikna eder miyim diye yırtınırken, o kafasına çoktaaan takmıştı pembe bir ayıcık olmayı....
Bizim evde öyle artık metaryel falan olmaz, hatta materyal olmaz:))) 
Arabam da günlerdir taşıdığım hediye gelen elbisemi değiştirmek için bile çarşıya inmezken, pembe ayıcık malzemesi bulmak için çarşı pazar dolaştım; gözleri ve burnu için deri, ağzı için darbuka derisi, hadi kız ayıcık olsun ne de olsa pembe diye kurdele, kulakları da gerçekçi olsun diye kahverengi tüy, lastik, yapıştırıcı falan derken, epey bi heyecanlanarak tüm malzemeleri tamamladım, internetten yüzüne göre bir kalıp çıkarttım, eve geldim en az 1,5 saat kestim,biçtim,yapıştırdım, o sadece yattığı yerden baktı hatta bakmadı bile Tv izledi...
Bitirdiğimde; öyle bir heyecan, öyle bir beğeneceğine eminim edasıyla, "bak anneciğim nasıl olmuş?" diye sorduğumda, "beğenmedim" cevabı 2 cm.boyumu kısalttı yemin ederim....E zaten kısacık boy var, böyle böyle cüce olurum iyice ben....

Amaaa çok hastaydı be kuzum, takati yoktu hiçbirşeye....
Ertesi gün gerçekten beğenmişti allahtan...
Haaa boyum da eski haline dönüştü:)))

Kafasının üstüne takmış olsa da beğendi, biliyorum:)))

2 Ocak 2012 Pazartesi

2012, ben sanırım çift rakamları seviyorum, o yüzden çok umutluyum!!!

2012
Mutlu bir yıl olması dileğiyle...
Bir de blogum için bir dileğim var;
Tekrar makinemi elime almak ve büyümemizi yazmak istiyorum...
Güç, kuvvet istiyorum....