30 Kasım 2010 Salı

Menepozluyu zorlar bu sarılmalar :))

Bayılıyorum bana kızmasına:)
Gözlerinin karası daha da bi kararıyor :))
***
Dünden beri kalbim sıkışıyor;
Öğretmeni ameliyat olacak ve en azından 1 ay yok, alternatifler üretiyoruz kreşimizin sahibiyle, umarım kolay atlatırız bu süreci..
Ben bi gün yüzü görmeyecek miyim yahu?
***
Kaleminin ucuna kalemtraşı takıp veya ıslak mendilin üzerine sticker yapıştırıp, " anne bugün senin doğumgübün, üfle pastanı" diyerek geliyor..Doğumgübü dedikçe yiyorum ağzını :))

Yanlışlıkla bir yerime çarptığında "pandon" demesi,
"anne gel, ısmanak yiyeceğiz" demesi,
İsteğini yerine getirdiğimde "tesekküy edeyim" demesi...
çok hoşuma gidiyor....
***
Artık kendi kendine uyumalı diye düşündükçe, o daha da abartıyor uyuma şeklimizi, "sıkı sıkı sarıl anne" diyip sırtını göğsüme yapıştırıyor, ellerim göbeğini saracak şekilde, bacaklarımda yukarı çekilmiş bir halde olacak ki ayakları değsin bana...bu şekilde uyumalıyız, halimi bir düşünür müsünüz? cenin pozisyonu almış olmaktan dolayı tutulmuş her yerimi mi? yoksa burnumu gıdıklayan saçları mı? uyuşmuş kolumu çektiğimde hemen uyanıp, geri bağlamasının zorluğu mu?
Yazık babasına, çoktan tekmeyi yemişti onun yerinde olsa :)))))

26 Kasım 2010 Cuma

Keşke resim kabiliyetim olsaydı, aramızdaki 29 yaş farkın hakkını bile veremiyorum :))

 

Bayram Rüya'sı :)
Büyük halanın elini öptükten sonra, çantadan çıkan cüzdandaki kağıt parayı reddedip bozuk paraları isteyen bir kızım var, ben her ne kadar "hayır kızım diğerini al, onunla çok daha fazla süt alırız" desem de ikna edemedim...
Babaannesi ona kırmızı küçük bir cüzdan verdi, paraları hala orda, ne isterse onu alacağız...Bazen bebek diyor, çoğu zaman da süt :))
 

***


 En çok sevdiği şey resim yapmak...
Ama benimle...
Küçücük sandalyesine oturup, onun seçtiği kalemlerle boyuyoruz...

"Ayyy anne, çok güsel yapmışsın, çok bevendim..." dedi..
Sanırım çizgi dışına çıkarmamak haricinde beğenilecek hiçbir tarafı yok bu beceriksiz boyamamın...
Ondan başkası da beğenmez bence...
Önemi var mı? yok bence....:)


25 Kasım 2010 Perşembe

Bu çocuğu çok sevdim...

Bunu dinleyin bugün...
Eskilerden ama her zaman yeni...

Bir de bunu okuyun bugün...
Acemice ama içten...

Bunu da...
Çok yalın ve çok özet; ebeveyn nedir?


Çok sevdim seni çocuk...

24 Kasım 2010 Çarşamba

Mutlu ol yeter...

 Güzel bir bayram geçti, bitti, gitti...
9 gün bir otelde tatil yapsaydım eminim daha uzun gelirdi bana bu tatil,
Evde, bir çırpıda geçiverdi...
Dün okuldan geldiğinde yaptığım birşey için, "çok mutlu oldum, anne" dedi...Mutlu olmasından çok bu cümleyi kurduğuna sevindim içten içe galiba...Okul çantasından günlük yaptıklarının özetini okuduğumda anladım "mutlu olmak" kavramını öğrendiklerini. Ertesi gün öğretmenini aradım, cümle içinde kurduğunu haber verdim :) Kitap gününde "Mutlu Suaygırı" adlı kitabını göndermem de tamamen tesadüften ibaret...

Bizim çalışma odasındaki kitaplığın 4 rafına el koymuş durumda, odasına aradığım kitaplığı İkea' dan getiremedik, şimdi kendim çizmeye karar verdim...

5 kişiye öğretmenlik yapıyor ya Rüya' nın öğretmeni...
Birleştik 5 anne hediyemizi aldık kendisine...
Pekiiii, hediyeyi verirken neden benim gözlerim sulanıyor, alan değilim ki....
Utancımdan dolayı, biran önce uzaklaşmak isteğiyle zor attım arabaya kendimi..
Deli misin nesin be Elif? dedim..
Koskoca kadın oldun hala çocuk gibisin.....

12 Kasım 2010 Cuma

Bayramın tutlu osuun...

Yazılar da birgün ona ait olur umarım :)
Koyuncuk Rüya' dan:))

Bayramın tutlu osuuun, diye geldi okuldan, elimi öptü:)
Bayramda herkesin elini öp kızım, sana para verecekler, dedim :)

Herkese iyi bayramlar....

9 Kasım 2010 Salı

Tekrarlasam da aynı...

Herşeyi bir anda mahvetmek....
Ne kolay değil mi?
Herşeyi bir anda onarmak...
Mahvetmek kadar kolay değil ki...

İnsan söz verip durur kendine...
Uygulamak bu kadar zor olabilir mi?
Olmamalı..
Olmamalı..
Ol-ma-ma-lı...

Bayramda gitmiyoruz hiçbir yere...Valiz toplamaya, uzun araba yolculuğu yapmaya hiç mecalim yok gibi...Bizimkiler gelse diye baskı yapmaktayım...Kızım teyzem gelsin diye tuttursa tutar mı ki? :))

8 Kasım 2010 Pazartesi

Rüya' dan şiirler...

Atatürk yoktu,
Düşman çoktu,
Atatürk geldi,
Düşmanı yendi,
Bu güzel yurdu
Bizlere verdi.

 *

Bir anne örümcek vardı,
Duvara tırmandı tırmandı,
Yağmur yağdı ıslandı,
Güneç açtı kurudu,
Yavrusunu aldı uyudu.

*

Tabak tabak inciyiz,
Güzellikte birinciyiz,
Bizi sorarsanız eğer,
Bahar anaokulu öğrencileriyiz...

Bizden...

 Çok fena :)
O "çok" u söylerken çog gibi çıkan, üzerine bastırarak söylenmiş bir "çok"..Ne laflar ne laflar....
Birşey söylediğinde, "efendim anneciğim" dedim,
Sana söylemiyorum, babama söylüyorum, diye tersledi beni :)
*
Dün akşam babaanne ve dedesi geldi yazlıktan nihayet,
Kapıyı açmaya giderken,
"Anne, çok sevindim" diye mutlulukla açtı kapıyı...
*
Büyümeye takmış durumda,
Yaptığı herşeyi büyümüş olmasına bağlıyor ve bebekler böyle yapamazlar di mi anne? Ben büyüküm di mi anne? diye soruyor.
*
Sorularının başına koyuyor "Di mi?" sorusunu..
Di mi? Ben büyük aplayım anne?

 Geçen sene burada yazmıştım, 1 yaş doğumgününe gittik Güneşin...
Köpeğin peşinden ayrılmadı, adı Tarçın desem de, o her görüşünde , Aaaa KOpek, diye peşinden gezdi...
Zavallıcık yine saklanmış...


Kendi kendine evcilik kuruyor, bebeklerini uyuttuğunda tüm ışıkları kapatıyor ve biz sessiz olmak zorundayız :))

Hadi anne Espark'a gidiyoruuz, arabamı park edicem, diyor, ben yanında yürüyerek gelecekmişim, o Fred Çakmaktaş gibi ayaklarıyla arabasını yürüterek gelecekmiş...

Acayip düzenli, şaşırtıcı bir şekilde hem de, oynadığı oyuncakları, resim yaptığı kalemleri, oturma odasındaki minderleri, kahvaltının tabaklarını, okuduğu kitapları, herşeyi yerleştiriyor...
Di mi anne, Babam hiç düzenli değil? diyor...
Çocuk farketmiş bir kere, yalan söyleyemem ki...
Pek değil anneciğim, diyorum :))

5 Kasım 2010 Cuma

Mustafa' ya söyleyeyim bir daha ki sefere radyoyu açsın....

Olmadı kuru kuru, tamirci çırağını çalsın :))
 7 erkek, 1 ben...
Sanayi sitesinde bir tamirhane...
Güveç...
Hem de 5 kiloluk bir güveç...
Abartmıyorum; 1 bütün ekmeği tek başıma yedim...
Dibine kadar ekmeğimi bandım...
Tadı damağımda...
Seviyorum öğlen yemeklerini...
Saçımın fönlü, ayaklarımın topuklu olmasına bakmayın, tüm sanayici tanır beni:))

4 Kasım 2010 Perşembe

Öğrenilen birşey mi bu?

Sınıf arkadaşının burnunu ısırmış...
Burun bayağı bayağı kanamış, çizilmiş...
Öğretmeni bana anlatırken, ezildim, büzüldüm, üzüldüm, şaşırdım, kendime kızdım, neden diye sorguladım, en çok kendimi sorguladım...5 dakika içinde bir anneyi kötü hissettirebilecek her türlü duyguyu yaşadım...
Hele Sude' yi görünce gözyaşlarımı tutamadım..
Hiç ağlamamış Sudecik, ona daha da bir üzüldüm..
Bizimki çok ağlamış, sanki acıyan kendi burnu, tüm gün bebeğini vermiş Sudeye...

Nasıl oldu Sude' nin burnu anneciğim? diye sordum,
Sude beni affetti anne, dedi..

Ya ben, ben kendimi nasıl affedeceğim bakalım....
Ben agresif bir çocuk mu yetiştiriyorum?
...

3 Kasım 2010 Çarşamba

Atayı ziyaret, kendimize ziyafet...

Çok güzeldi...
Hayatımda geçirdiğim en anlamlı 29 Ekim'di, çünkü Anıtkabir' e ilk defa gittim ben...
Ve hayatımda geçirdiğim en eğlenceli 29 Ekim'di, çünkü çok çok uzun zamandır bu kadar çok eğlenmemiştim...
Hiçbirşey düşünmeden eğlenmenin değeri paha biçilemez, gerçekten...
Tek yaptığım sadece eğlenmekti...

Etrafımda o kadar çok çocuğunu bırakıp gelmiş anne vardı ki, o yüzden de içime sıkıntı oturtmadım açıkçası...
Bu kadar çok eğlenmemi sağlayan dostlarıma sonsuz teşekkürler...

Bloguma yazmam gereken o kadar çok şey var ki, tabi ki başrollerde Rüyacık...Unutmadan, üşenmeden yazmalı...Umarım....