28 Ekim 2010 Perşembe

Pazar günü fotoğrafları....

 Bu makinaların çıkardığı gürültülere öyle alıştı ki, dibinde çalışan silindirin deprem etkisi yapan vibrasyonundan bile hiç korkmuyor...
 Beze geri dönüş yaptık, şimdi rahatız, ikimizde...
İlk söylediğimde çok kızdı bana, takma bez diye fırça attı, anlattım, sen hazır olduğunda giyeceksin kilodunu, söylediğinde dedim,
Tamam anne, sonra söyleyeceğim ama dedi, anlaştık:)
Her seferinde soruyor bana hala, neden bana bez takıyosun anne, diye,
her seferinde anlatıyorum...
 Babası avukat olmasını ister, bense sanatçı...
Çok isterim gerçekten sanatın bir dalıyla ilgilenmesini, meslek olarak seçmese bile hobi olarak yapmasını...
Aslında o ne isterse onu olmasını isterim....

 Zıpla, zıpla, zıpla diye şarkı söyleyerek, sekerek geziyor şu sıralar...

Asfalt kokusunu sever belki babası gibi, evliliğimizin ilk yıllarında her akşam duvardan duvara halı kaplı evimde asfalt toplardım halının üzerinden, çıkmaz biliyor musunuz, tinerlemeniz lazım, nohut rengi halı siyah benekli olurdu her akşam :)) Hiç şikayet etmedim ama...
Evlilik demişken tam 9 sene önce dün...
Üçümüz yedik kutlama niyetine yemeğimizi...
Dedim ki; annecim biliyor musun 9 sene önce bugün evlendik babanla...
Dedi ki; neden evlendik anne? :))
Ekmeğini taştan çıkarmak, tam da bu işi yapıyoruz...
Şişko silindirci Hüseyin Abiye, oğlu yok ya kızına öğretiyor işleri, dedim..
Gençsiniz yaparsınız bir oğlan dedi:))
Bilmiyor ki doğurma konusunda çok beceriksiz karşısındaki:))
Hem kız-erkek farkeder mi?


Şu an evde 5 adet kışlık montu var ve bunların sadece 1 tanesini ben aldım, o da geçen sene...
Bazısı 1 kere bile giyilmemiş, giyilenler de hiç eskimemiş...
Dolabı tıklım tıkış...
Annem; kızım alma artık birşey, çok fazla kıyafeti var, dedi...
Çok beğenmediğim sürece almıyorum ki zaten dedim:))
Hı hı inandı :))

Bu hafta tüketim hakkında yazdık, en tüketici ben, bugün süt harici birşey almayacağım, allahım ne tutumluyum....

22 Ekim 2010 Cuma

İçimi dökme yazısıdır...

Anlayamıyorum....
Neden, nasıl bu kadar zor olduğunu, neden başaramadığımızı bir türlü anlayamıyorum....
Kızımla ilgili ilk defa bu kadar yanıldım ve ilk defa bu kadar hayal kırıklığına uğradım,
Biliyorum ilerde yaşayacağım hayal kırıklıklarımın yanında bu solda sıfır kalacak ama şimdi zor olan bu işte...
1 ay oldu nerdeyse, poposundan o bezi çıkaralı 1 ay oldu....
Ve çok samimi söylüyorum 1 arpa boyu bile yol katetmedik..
Olağanüstü şaşkınım...
Nerde hata yaptım, erken mi başladım, sert mi davrandım?
Aslında hepsinin cevabı "EVET"...
Oysa ki çok hazır zannetmiştim, nasıl da yanılmışım...
Sinirlerimi kontrol edemediğim, sabırsız davrandığımda oldu, ama bir o kadar da sakin yaklaştığım da oldu...
Okuyorum hergün okuyorum; bir kere çıkardınız mı yeniden bağlamayın o bezi diyor uzmanlar!!!
Baskı yaptıkça inadına yaparmış bu bücürler, son 1 haftadır gıkımı bile çıkarmadım, ısrarla kakasını yaptığı külotlarını, poposunu tek kelime bile etmeden çıkardım, temizledim....
Haaa şu gerçek var ki külodundaki o kakayı burnuna yapıştırmamak için zor tuttum kendimi, sinirimden dişlerim birbirine girdi, başıma ağrılar girdi, gözlerimden yaşlar dökülmesin diye zor tuttum kendimi....
Son bir haftadır nasıl mülayimim ona karşı anlatamam ama içimi bir de bana sorun...

Ben öğretmenine üzülüyorum, onun da başına iş açtım diye, o da "herşeyi o kadar iyi biliyor ki bunu nasıl söylemiyor anlamadım" diyor, Öğretmeni de bana üzülüyor...
Ama ben en çok çocuğuma üzülüyorum, onu neden bu yükün altına soktum diye...
3-4 gün daha müddetim var kafamda, olmuyorsa beze geri dönüş yapıcam....

Geçen hafta estim, gürledim, yalvardım, ödüller verdim, hediyeler aldım...YOK YOK YOK.....

Galiba ben bu işte tamamen gümledim....

Tepetaklakım, başka hiçbirşey düşünemez oldum :(((

**** Eklemeden geçmeyeyim; geceleri hiç kaçırmadı altına, geceleri hiç sorun yaşamıyoruz....

21 Ekim 2010 Perşembe

Yeşil dede ve Zeyneti...

Ayakların yere değmeden oturunca en rahat olan karyola,
Kazanlı sobayla yapılmış bir banyonun has kokusu,
Koca bir kase yer fıstığı,
Kereviz sapıyla yapılmış şahane turşu,
Her şeyi bulabileceğin kiler olmuş soğuk bir oda,
Sıcacık bir dızlama:)
Tahta yerler,
Her geldiğimizde bu evde uyuyan bir koca:)
En az 25 yıllık, hışı çıkmış bir bebek ve bir maymun oyuncak,
Rüya' nın onları uyuttuğunda üstlerini örttüğü çember,
Yeşil gözlü - en az kendi dedem kadar sevdiğim - dünyanın en iyi insanı, Ahmet dede,
Her Peksimet yaptığında beni mutlaka arayan, o yaşına rağmen gördüğüm en güzel Babaanne, kızımın büyük Babaannesi,
Sen hep, kızıma ve bana nazar duaları oku emi?


Eşimin babaannesi ve dedesi....
En az onun kadar benim de babaannem ve dedem...

Yine her zaman ki gibi sıcacıktı o ev, geçtiğimiz Pazar günü.....

20 Ekim 2010 Çarşamba

Blog annesiyim, annesisin, annesi, anneyiz işte...

Blog annesi, ay yaşta çocukları olan blogları seveeerrr; birlikte büyüttükleri için,
Blog annesi, kendi çocuğundan büyük çocukların blogunu sever; başına gelecekleri bilmek için,
Blog annesi, kendi çocuğundan küçük çocukların blogunu sever; bak ben bu yollardan geçtim, rahat ol, demek için.
Blog annesi, yemek bloglarını da sever; çocuğuna değişik şeyler yedirmek için,
Blog annesi, dalmıştır bir kere bambaşka bir aleme, çıkması mümkün değildir.....

Blogcu anneler, bu alem başka bir alem....
Uğramadan gitmek olmaaazzz....

19 Ekim 2010 Salı

Bir başıma...

Tek başıma sinemaya gittim, mısırımı tek başıma yedim, sinema çıkışı tek başıma alışveriş yaptım....
Çok iyi geldi...
Acaba ikisi arasında kaldığım ve tercih etmediğim diğer filmi de bu Cumartesi izleyebilir miyim?
Yoksa hemen alışmamalı mıyım bu tek başımalığa?


14 Ekim 2010 Perşembe

Veli Elif..

Pazartesi günü öğretmeni, akşama toplantımız var, dedi, Cuma günü gelmediğiniz için size kağıt vermemiştim dedi,
Ay dedim nasıl olur? :) Ben ve veli toplantısı, annem mi gelsin? babam mı? diyecektim nerdeyse :))
Kendime geldim aynı anda, bendim veli ben...
Neyse, akşam 18:30' da okuldaydım, gitmeden önce süslendim, püslendim, bi önemli görevim vardı, haklıyım:))
İçeri girdim ve "ayyy ben ne çabuk veli oldum yaaa" dedim, gülüştüler bana, yakıştıramadı onlar da biliyorum:))
Siz Rüya' nın annesi misiniz? dediler kafalarını aşağı yukarı indirirken, belli zaten, ifadesiyle...
Sıralandık diğer veli arkadaşlarımla küçücük koltuklara, 5 veliyiz :)))
Kişiye özel değil, genele ilişkin bir toplantıydı, çok zevkli, çok eğlenceli.
Rüya' nın özgür kız tavırlarından, Batuhan' ın hiç susmadığından, Ege' nin Rüyanın yanağından aldığı makaslardan, Damla' nın sessizliğinden, Sude Naz' ın olgunluğundan...
Çok merak ediyorum, çok, dedim...Neler yapıyorsunuz, neler yapıyor?
İngilizce, seramik, müzik ve drama branş öğretmenleri çok memnunlar bu sınıftan:))
Evde piyano çalıp, ayağa kalkıp, alkış nerde? diye sorması meğer müzik öğretmeninin aynı tavrındanmış :))
Hiç İngilizce konuşmuyor evde, dedim,
Aaaa süper Goodmorning diyolar, dedi öğretmenleri:))
Çok zevk aldım ben bu Veli olmak işinden, çoook :))

Fotoğraflar, ne kadar yetenekli olduğumu !!!! anladığım kurabiye süsleme kursundan..

13 Ekim 2010 Çarşamba

Özlemek güzel şey...

Çok yoğunum ama bir o kadar da boş zamanım var, nasıl oluyo? inanın ben de bilmiyorum..

Neler yaptım son 2-3 haftadır, neler...Kurabiye yapımı kursundan tutun da Çırağan' da muhteşem bir düğüne katılmaya kadar...

Benim küçük kurabiyeme gelince, son derece şaşırttı beni daha doğrusu yanılttı, tuvalet konusunda tabi ki...Ama hala pes etmedim, sadece biraz daha nazik olmam gerek o ayrı mesele...İnsan hergün karar veripte saniyesinde nasıl unutur kendine verdiği sözü bilmem ama, çok tutarsızım bu konuda...

Ha bir de medyumluk hali çıktı bende ki sorma gitsin:)) Gördüğüm rüyalar birebir çıkınca, iddia sonuçları için sıraya girenler bile oldu...

Birşey var bende, sebebini bilemediğim ama beni oldukça rahatsız eden birşey; fotoğraf çekmiyorum, fotoğraf çekmediğim için yazı da yazmıyorum, yazı yazmadığım için bloglara fazla bakmıyorum, fazla bakmadığım için yakalayamadıklarım...Böyle bir memnuniyetsizim kendimden....Geçecek gibi de değil işin kötüsü....

Oysa ki eskiden her gün ilk işim blog yazımı yazmak olurdu,
Eskiden demişken, eskiye özlem durumlarımız var dünyamızda....